İŞE İADE DAVASI NEDİR?
İşverenin fesih hakkını sınırlayan, çalışanların haklı bir gerekçe olmadan işten çıkarılmasını önleyen iş güvencesi sistemi 4857 sayılı iş kanunumuzda düzenlenmiştir.
Bir işçi, İş Kanunu Madde 18 de düzenlenen iş güvencesi kapsamına giriyor ise ve iş sözleşmesi işveren tarafından haksız ve geçersiz olarak feshedilmiş ise bu işçi işe iade davası açabilir.
A-)İŞ GÜVENCESİ KAPSAMINA GİRMENİN VEYA İŞE İADE DAVASI AÇABİLMENİN ŞARTLARI:
1-İşyerinde en az 30 işçi çalıştırılıyor olmalıdır.
Bir işçinin iş güvencesi kapsamına girebilmesi için mevcut iş yerinde en az 30 sigortalı çalışan personel olması gerekmektedir. Bir işverenin aynı iş kolunda birden fazla iş yeri var ise,işyerinde çalışan işçi sayısının tespitinde bu yerlerde çalışan toplam işçi sayısı dikkate alınmalıdır.
2-İşçi bu iş yerinde en az 6 aydır çalışıyor olmalıdır.
İşçinin mevcut iş yerinde en az 6 aylık kıdeminin bulunması gerekir. İşçinin aynı işyerinde çalışmaları aralıklı ise işçinin toplam çalışma kıdemi esas alınır. Yeraltında çalışan işçilerde bu koşul aranmaz.
3-İşçi ile işveren arasında belirsiz süreli bir iş sözleşmesi bulunmalıdır.
İşçinin işe iade davası açabilmesi için işçinin iş sözleşmesinin belirsiz süreli iş sözleşmesi olması gerekir. Belirli süreli iş sözleşmesi esaslı bir neden olmaksızın zincirleme şeklinde yapılırsa, artık ilk sözleşme tarihinden itibaren sanki belirsiz süreli sözleşmesiymiş gibi dikkate alınır ve işçi iş güvencesinden yararlanır.
4- İşe iade davası açacak olan işçi, işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları ile işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekillerinden olmaması gereklidir.
Bu durumda işyeri genel müdürü, müdür yardımcıları iş güvencesi kapsamı dışındadırlar.İşe alma ve işten çıkarma yetkisi olmayan ve işletmenin belli işlerinde sevk ve idare yetkisi bulunan işveren vekilleri ise işletmenin bütününü sevk ve idare etmediklerin dolayı iş güvencesi kapsamı altındadırlar.
5-İş sözleşmesinin feshi geçerli bir sebebe dayanmamış olmalıdır.
İş güvencesi kapsamı altında olan işçinin iş sözleşmesini feshetmek isteyen işveren,işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin,işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır.
B-İŞE İADE DAVASI NE KADAR SÜREDE AÇILABİLİR?
Arabulucuya başvuru şartı;
7036 sayılı yeni İş Mahkemeleri Kanunu madde 3 gereğince iş uyuşmazlıklarıyla ilgili olarak iş mahkemesinde dava açmadan önce, arabulucuya başvurulduğunun ve başvurunun başarısızlıkla sonuçlandığının belgelenmesi gerekir. İş uyuşmazlıklarında dava şartı olarak kabul edilen zorunlu arabuluculuk, işe iade davası açabilmenin de gerekli şartlarından bir diğeridir. Bu durumda işe iade davası açmak isteyen işçinin,fesih bildiriminin kendisine ulaşmasından itibaren 1 ay içinde arabulucuya başvurmak zorundadır.
Arabuluculuk faaliyeti sonucunda anlaşmaya varılamaması halinde,son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılması gerekir.
C-İŞE İADE DAVASINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME
İşe iade davasında görevli mahkeme İş Mahkemeleridir.İş mahkemesinin bulunmadığı yerlerde ise İş Mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir.
Yetkili mahkeme ise işverenin ikametgahı sayılan yer mahkemesi (ticaret sicil kaydının bulunduğu yer mahkemesi) veya işçinin işini yaptığı işyerinin bulunduğu yer mahkemesidir.
D-İŞE İADE DAVASININ SONUÇLARI
1-DAVANIN KABULÜ
İşçinin açtığı işe iade davasında işveren iş sözleşmesini geçerli bir nedene dayanarak feshettiğini ispatlayamazsa davanın kabulüne karar verilecektir. Davanın kabul edilmesiyle birlikte;
a-)Feshin geçersizliği ve işe iade kararı
İşe iade davasının kabulü ile birlikte İş Mahkemesi tarafından, işverence yapılan feshin geçersizliği kabul edilmiş olacaktır. İkinci olarak iş mahkemesi işe iade kararı verecektir.
b-)İşverene karşı yapılacak işe iade başvurusu
Mahkeme tarafından verilen feshin geçersizliği ve işe iade kararının işçiye tebliğinden itibaren 10 iş günü içinde işçinin işe başlamak için işverene başvurması gerekir. Bu 10 günlük süre kesin olup hak düşürücü niteliktedir. İşçi bu süre içerisinde işverene başvurmazsa yapılan fesih geçerli fesih gibi kabul edilir ve işveren artık başvuruyu kabul etmek zorunda değildir.
İşçi 10 gün içerisinde başvurduğu takdirde işveren seçimlik bir hakka sahiptir. İşveren 30 gün içerisinde işçiyi ya işe alacak ya da hak ettiği tazminatı ödeyip işe başlatmayacaktır.
c-)İşverenin işçiyi işe başlatmaması halinde işveren tarafından işçiye tazminat ödenmesi
İşveren, işçinin iş başvurusunu tebliğ aldıktan sonra 1 ay içerisinde işçiyi işe almaz ise en az 4 en çok 8 aylık brüt ücreti tutarında tazminat ödemek zorundadır. İşe başlatmama tazminatının miktarını işçinin kıdemine göre mahkeme belirleyecektir.
Yargıtay’ın yerleşik içtihatları incelendiğinde işçinin kıdemine göre işe başlatmama tazminatının kıdem süresi 6 ay – 5 yıl arası olan işçi için 4 ay, 5 – 15 yıl arası olan işçi için 5 ay, 15 yıldan fazla olan işçi için 6 ay veya fesih sebebine göre 8 ay olarak esas alınıp hesaplandığı görülmektedir.
d-)Boşta geçen süre için işveren tarafından işçiye tazminat ödenmesi
Mahkeme, işe iade davasında verilen kararın kesinleşmesine kadar işçinin çalıştırılmadığı süre için işçiye en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer hakları ödenmesi yönünde karar verecektir.Eğer ki işçi 10 gün içinde iş başlamak için işverene başvurmaz ise boşta geçen süre ücreti hak kazanamayacaktır.
Boşta geçen süre içerisinde ücret dışında doğmuş bulunan ikramiye, giyim ve yakacak yardımı gibi diğer haklarında işçiye ödenmesi gerekir.
c-)İşverenin işçiyi işe başlatması
İşverene tanınan seçimlik hak sonucu işveren seçimini işçiyi işe başlatmak yönünde kullandığı takdirde işçiyi eski işinde başlatmalıdır. İşçiye önceki koşulların tam olarak sağlanması ve aynı parasal hakkın ödenmesi gerekir.
İşverenin iradesi, işçiyi işe başlatmak yönünde olduğu halde işi işe başlamaz ise iş sözleşmesini kendisi sona erdirmiş olur ve ihbar ve kıdem tazminatına hak kazanamaz.
2-DAVANIN REDDİ
İşe iade davası için gerekli olan 1 aylık süre geçmiş ise, işe iade davasının şartları oluşmamış ise veya mahkeme esastan incelediğinde işçinin iddiaları mahkeme tarafından geçerli bulunmaz ise dava reddedilir. İşe iade davasının reddi halinde mahkeme, işveren tarafından yapılan feshin geçerli ve haklı nedene dayandığını kabul etmiş olur.
3-DAVANIN KONUSUZ KALMASI
Davanın konusuz kalması 2 şekilde ortaya çıkabilir;
Birincisi dava devam ederken işçi işveren tarafından işe başlatılabilir. Bu durumda işçi davaya devam ederek boşta geçen süre ve avukat vekalet ücretini işverenden alabilir.
İkincisi ise işçinin davadan feragat etmesidir. Bu durumda da işçinin yaptığı tüm masraflar kendi üzerine kalır.
İŞE İADE DAVASI ÖRNEK YARGITAY KARARI
9.HUKUK DAİRESİ 2016/7527E. , 2019/17412K.
’’İÇTİHAT METNİ’’
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraflar vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin asıl işveren ... Pazarlama A.Ş.’de 18/05/2005–28/02/2010 tarihleri arasında en son diğer davalının alt işverenliğinde çalıştığını, iş işverenin davacıyı işe başlatma yönündeki iradesinin samimi olmadığı anlaşılmış olup, işverenin işe başlatma yönünde yaptığı şarta bağlı çağrı gerçek bir işe başlatma daveti olarak kabul edilemeyeceğinden, mahkemece davacının işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süreye ait ücret talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. akdinin feshi sonrasında davalılardan ... A.Ş.’ye karşı Kadıköy 1. İş Mahkemesi’nin 2010/212 Esas sayılı dosyasından açtıkları işe iade davasının lehe sonuçlanarak kesinleştiğini, 4 aylık boşta geçen süre ücreti ve diğer sosyal haklar ile 4 aylık işe başlatmama tazminatına hükmedildiğini, en son net 910,00 TL ücret aldığını, 213,00 TL yemek yardımı ve 200,00 TL yol yardımı ile yılda 2 defa giyecek yardımı yapıldığını, yıllık izinlerinin kullandırılmadığını belirterek işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücretinin davalı ...Ş.’den 1.000,00 TL olarak, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücretinin olduğunu ve her iki davalıdan tahsilini talep ettiğini ileri sürerek; davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B) Davalı ... Anonim Şirketi Vekilinin Cevabının Özeti: Davalı vekili; yetki itirazında bulunduklarını, diğer davalının işe iade davasının tarafı olmaması sebebiyle davanın ayrılması gerektiğini, davacının işe başlama talebinin samimi olmadığını ve işe başlamadığını, davacının işe başvuru tarihi olan 02/04/2012’de başka işyerinde çalışır durumda olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C) Davalı ... Anonim Şirketi Vekilinin Cevabının Özeti: Yetki itirazında bulunduklarını, müvekkillerinin davacının işvereni olmadığını, diğer şirketten raf hizmeti satın aldıklarını, husumet itirazında bulunduklarını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
D) Yerel Mahkeme Kararının Özeti: Mahkemece, davacının işe başlama yönünden iradesinin samimi olmadığı bu nedenle işe başlatmama ve boşta geçen süre yönünden taleplerin reddine karar vererek, davacının hizmet süresinin 18.05.2005-28.02.2010 tarihleri arası 4 yıl 9 ay 10 gün olduğunun kabulü ile bakiye kıdem tazminatı , ihbar tazminatı ve yıllık izin alacağına karar verilmiştir.
E) Temyiz: Karar süresinde davacı ... davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
F) Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara, delillerin taktirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalıların tüm davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2- Taraflar arasında davacının işe iade talebinin samimi olup olmadığı ve buna bağlı olarak hizmet süresi uyuşmazlık konusudur.
Davacının iş akdine davalılar tarafından haksız şekilde son verilmesi neticesinde davacının Kadıköy 1.İş Mahkemesinin 2010/212 E.,2010/423 K. Sayılı ilamı ile davalı ... Anonim Şirketine işe iadesine karar verildiği ve Yarğıtay 22 Hukuk Dairesinin 2011/9612 E.,2012/3038 K. Sayılı ilamı ile kararın onandığı , onama kararının davacıya 28.03.2012 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Davacının, davalı ... Anonim Şirketine Kadıköy 3. Noterliğinin 02.04.2012 tarih 4330 sayılı ihtarı ile işe iadeye ilişkin mahkeme kararı neticesinde 10 gün içinde işe başlatılma talebinde bulunduğu, bunun kabul görmemesi halinde işe başlatmama ve boşta geçen süre tazminatı talep ettiğini bildiren ihtarnamenin davalıya 03.04.2012 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Davalı ... Anonim Şirketi tarafından Üsküdar 5.Noterliğinin 04.04.2012 tarih 9557 sayılı davacıya gönderdiği ihtar ile 3 gün içinde başvurması halinde işe başlayabileceğinin bildirildiği, yine davalının 11.04.2014 tarih 10268 sayılı ihtarı ile de; davacının işe davet edildiği, 09.04.2012 tarihinde işyerine geldiği kendisine görev bildirim formu ve işyeri evraklarının tebliğ edilmek istenmişse de bu evrakları tebliğ almaktan imtina ettiği , 10.04.2012 tarihinde sigorta girişinin yapıldığını, bu ihtarname ekinde görevlendirme belgesinin gönderilerek eski görev yeri olan Kadıköy bölgesinde görevlendirildiğinin bildirildiği anlaşılmıştır. Davacı tarafından davalı ... Anonim Şirketine gönderilen 16.04.2012 tarihli 3104 sayılı ihtarında kısaca, işe başlamak istesede işe yeni başlayan personel gibi davranılarak birtakım belgeler talep edildiği, işi ile alakası olmayan evraklar imzalatılmak istendiği, davalının amacının işe başlatmak olmadığını beyan ettiği anlaşılmaktadır. Davacı işe başlatılmadığını iddia ederken, davalı ise davacının işe başlamadığı ve iş başvuru tarihinde farklı bir iş yerinde sigortalı çalışan olduğunu ve işe başlama isteğinde samimi olmadığını savunmuştur. Davacıya ait hizmet cetvelinde 02.04.2012 tarihinde ... Tekstil Sanayi ve Ticaret şirketinde çalıştığı anlaşılmakla 05.04.2012 tarihinde davacının istifa dilekçesi verdiği ve aynı tarihte işten ayrılışının yapıldığı dosya kapsamından anlaşılmıştır. Dinlenen davalı tanıklarından ...'in beyanında davacıdan gerekli evrakları talep ettiklerini bunun içinde sabıka kaydıda olduğunu beyan ettiği akabinde görevlendirme belgesini tebliğ etmek isteselerde tebliğ almadığını beyan etmiştir. Somut uyuşmazlıkta, dosya içeriği ve tanık beyanlarından, davacının işe başlamak için işverenin daveti üzerine süresi içinde işyerinde hazır bulunduğu , ancak işverenin işe başlatmadan önce işe iade kararına aykırı olarak tanık beyanlarında da geçen bir takım belgeler getirmesini ve işi ile ilgili olmayan evraklar imzalatılmak istendiği , davacının işe iade başvurusu anında her ne kadar farklı bir iş yerinde sigortalı çalışıyor olarak gözüksede davacının 05.04.2012 tarihinde istifa ettiği ve aynı gün dava dışı işyerinden ayrılışının yapıldığı anlaşılmaktadır. Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, davacının işe başlama yönünde iradesinin samimi olmasına rağmen, davalı işverenin davacıyı işe başlatmadan önce bazı belgelerin getirilmesini ve bazı belgeleri imzalaması gerektiğini ileri sürmesi nedeniyle işe başlatmayı şarta bağladığı, buna göre işverenin davacıyı işe başlatma yönündeki iradesinin samimi olmadığı anlaşılmış olup, işverenin işe başlatma yönünde yaptığı şarta bağlı çağrı gerçek bir işe başlatma daveti olarak kabul edilemeyeceğinden, mahkemece davacının işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süreye ait ücret talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. Davacının hizmet süresine 4 aylık boşta geçen sürede ekleneceğinden tüm hesaplamaların yeni kıdem süresine göre yapılması gerektiğide ayrıca gözden kaçırılmamalıdır.
G)SONUÇ: Temyiz olunan kararın açıklanan sebepden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 07.10.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
HİZMET TESPİTİ DAVASI NEDİR?
Kural olarak işveren tarafından işçilerin sigortasız çalıştırılması yasaktır. Bu zorunluluk Anayasa’nın 60.maddesinde sosyal güvenlik hakkı olarak her bireyin sahip olduğu vazgeçilmez hak olarak düzenlendiği gibi aynı şekilde bu zorunluluk 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda da hüküm altına alınmıştır.
Ancak uygulamada bu zorunluluğa rağmen işveren tarafından işçilerin sigortasının bildirilmediği veya priminin eksik yatırıldığı sorunu ile karşılaşılabilmektedir. İşte bu durumda bu durumu öğrenen işçi sigortasız çalıştığı dönemi sigortalı hale getirmek için hizmet tespiti davası açabilir.
A-)HİZMET TESPİTİ DAVASI ŞARTLARI
1-Davacının geçmiş dönemlerde SGK kapsamında sigortalı sayılması gerekir.
Hizmet tespiti davası açılabilmesi için tespiti istene hizmetin sigortalı olarak geçmiş hizmetler niteliğinde olmalıdır. Örneğin 18 yaşından önceki çalışma süreleri sigortalılıkta geçmiş süre sayılmayacağından tespit davasının konusu olamaz.
2-İşçinin sigortasız olarak çalışması ve bu hususun SGK tarafından daha önce tespit edilmemiş olması gerekir.
Hizmet tespiti açılabilmesi için işyeri bildirgesi, sigortalı işe giriş bildirgesi, aylık prim ve hizmet belgesinin işveren tarafından kuruma verilmemesi ya da sigortalının adına kurum kayıtlarında rastlanmaması gerekir. Bu belgelerden birinin verilmesi halinde, kurumun sigortalıdan haberdar olduğu ve primin yatırılıp yatırılmadığı ya da aylık prim ve hizmet belgelerinin verilip verilmediğini izleme yükümünün kuruma ait olduğu gerekçesi ile hizmet tespiti davası açılamaz.
3-Dava açılabilmesi için söz konusu olan sigortanın kısa vadeli sigortalardan değil,uzun vadeli sigortalardan olması gerekir.
4-İşçi davayı 5 yıllık süresi içerisinde açmalıdır.
5-İşyerinin niteliği 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası kanunu kapsamında sayılan (md.4) işyerlerinden olmalıdır.
B-)GÖREV VE YETKİLİ MAHKEME
Hizmet tespit davası, dava olunanın yerleşim yerinde yahut da işçinin işini yaptığı yerde ki İş Mahkemesinde açılır. İş Mahkemesinin bulunmadığı yerlerde de Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir.
C-)HİZMET TESPİTİ DAVALARINDA SÜRE
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 86.maddesinin 9.fıkrasına göre;
‘’Aylık prim ve hizmet belgesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır.’’
Kanun hükmünden de anlaşılacağı üzere hizmet tespiti davası için hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıllık süre öngörülmüştür.
Örneğin 2020 yılında işten ayrılan ve 2 yıl boyunca sigortasız çalışan işçi,2022 yılının sonuna kadar 2 yıllık sürenin tamamı için hizmet tespiti davası açabilir.
Bu 5 yıllık süre hak düşürücü süre olup davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi hakim tarafından da re’sen dikkate alınır.
D-)DAVANIN TARAFLARI
Hizmet tespiti davasında davacı taraf SGK kaydı yapılmamış veya SGK primleri eksik yatırılmış işçilerdir. Davacı işçinin ölümü halinde ise eşi, çocukları,anne veya babası davacı olabilecektir.
Davada davalı taraf ise iş yeri sahibi veya tüzel kişiliktir.Ayrıca SGK’nın da davalı olarak gösterilmesi mümkün değilken fer’i müdahil olarak gösterilmesi gerekir.Aksi takdirde hizmet tespit edilse dahi Yargıtay tarafından hüküm bozulmaktadır.
E-)HİZMET TESPİTİ DAVASINDA İSPAT
Hizmet tespiti davasında ispat genel kurala göre sigortalının üstündedir.Ancak Yargıtay içtihatlarında da kabul edildiği üzere, hizmet tespiti davası kamu düzenini ilgilendirdiği için mahkemece re’sen araştırma ilkesi geçerlidir.Bu sebeple de işçinin davasını resmi belge ile ispatlaması zorunlu değildir.
İş hukukundan doğan uyuşmazlıklarda ispat bakımından uygulamada davacı işçinin, birlikte çalıştığı iş arkadaşının tanıklığı ya da komşu iş yerinde çalışan işçi ya da işçilerin tanıklığı yoluna sıklıkla başvurulmaktadır.
Kurumun SGK dosyası, işveren yanındaki iş yeri dosyası,maaş bordroları da hukuki tespit davasında delil olarak kullanılabilmektedir.
F-)HİZMET TESPİTİ DAVASINDAN FERAGAT
Davadan feragat, davacının talep sonucundan, tek taraflı irade beyanı ile davalının veya mahkemenin rızası aranmaksızın kısmen veya tamamen vazgeçmesidir. Davadan feragat halinde davacı esas hakkından vazgeçmiş olacak ve dava sona ermiş olacaktır.
Davadan feragat hakkının davacıya tanınmasının temelinde hak arama özgürlüğü yatmaktadır.Hak arama özgürlüğü gereğince şahıslar açılan bir davayı takip edip etmemekte özgürdürler.
Davacının davadan feragat etme yetkisi hak arama özgürlüğü gereğince kanunda açıkça düzenlenmediği, kamu düzeni veya kamu yararı gereği gerekli olmadıkça sınırlandırılmamalıdır.Ancak bazı davalarda feragat hakkının sınırlandırılması gerekir.Bunlardan biriside hizmet tespiti davasıdır.
Yargıtay son zamanlarındaki kararlarında;
hizmet tespit davasının amacının, çalışmalarının karşılığı olan sosyal güvenlik hakkının korunması olduğu; bu nedenle feragat etmekle davacının sadece açtığı davadan değil sigortalı olduğunun tespitinden ve giderek sosyal güvenlik hakkından vazgeçmekte olduğu; bu nitelikteki bir feragatin Anayasa’da yer alan ilkelere ve 2926 sayılı Kanun'un 5. maddesindeki emredici hükümlere aykırı olduğu vurgulayarak hizmet tespiti davalarında davadan feragatın mümkün olmadığını ifade etmiştir.
G-)HİZMET TESPİTİ DAVASININ KAZANILMASI HALİNDE
Hizmet tespiti davası işçi lehine sonuçlandığı takdirde ;
1-SGK’ya bildirilmediği tespit edilen işçilerin tescil işlemleri Sosyal Güvenlik Kurumunca resen yapılır. Yanihakimin kararı sonucu bir talebe ihtiyaç olmadan SGK tarafından tescil işlemleri tamamlanacaktır.
2-İşçinin hak talep ettiği yıllara ait sigorta primlerinin işveren tarafından ödenmesine karar verilir. Sigorta primleri ile birlikte ayrıca bu süre zarfında geçen yasal faiz de işveren tarafından ödenir.
3-İşveren bu süre içerisinde vergi dairesine ödenmeyen gelir vergisi de ödemek zorundadır.
4-Sosyal güvenlik kurumu ve vergi dairesi bu süre içerisinde işverene yanlış beyanda bulunmaktan ya da hiç beyanda bulunmaktan dolayı ceza kesebilir.
5-Cezaverilmesi durumunda işveren bu cezayı da ödemekle yükümlü olacaktır.
H-)HİZMET TESPİTİ DAVASI İLE İŞÇİLİK ALACAKLARI DAVALARI BİRLİKTE AÇILIR MI?
Hizmet tespiti davasının işçinin alacakları ile birlikte aynı davada açılıp açılmayacağı konusunda öğretide faklı görüşler bulunmaktadır.Ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/21-447E. 2013/492K. ve 10.04.2013 tarihli kararı ile son noktayı koymuştur.Verilen karar doğrultusunda;
-hizmet tespiti davasının niteliği gereği kamu düzenine ilişkin olduğu, mahkemenin taraflarca ibraz edilen delillere bağlı olmayıp re’sen araştırma yetki ve yükümlülüğü olduğu ancak işçilik alacaklarına ilişkin davalarda ise taraflarca hazırlama ilkesi geçerli olduğu
-işçilik alacaklarından işçinin istediği zaman feragat edebilmesinin mümkün olduğu halde hizmet tespiti davasında davacının feragat yetkisinin olmadığı
-Hizmet tespiti davasında SGK’nın da davada hasım olması
gerekçeleri sonucunda hizmet tespiti ve işçilik alacaklarına ilişkin davaların ayrılmasının daha uygun olacağı sonucuna varılmıştır.
HİZMET TESPİTİ DAVASI ÖRNEK YARGITAY KARARI
21.HUKUK DAİRESİ 2017/1672E. , 2017/8847K.
* HİZMET TESPİTİ İSTEMİ ( Davacının Çalışmasına Dair Belgelerin İşveren Tarafından Verilip Verilmediğinin Yöntemince Araştırılacağı - İşyerinin Gerçekten Var Olup Olmadığının Kanun Kapsamında veya Kapsama Alınacak Nitelikte Bulunup Bulunmadığının Eksiksiz Bir Şekilde Belirleneceği )
* TANIK BEYANLARI ( Dinlenen Tanıkların Davacı İle Aynı Dönemlerde İşyerinde Çalışmış veya Komşu İşverenlerin Aynı Nitelikte İşi Yapan Resmi Kayıtlara Geçmiş Bordolu Çalışanlardan Seçilmesi Gerektiği - Davalı İşverence Davacı Adına Kuruma Bildirimde Bulunulmadığı/Bordro Tanıklarının İşyerinde Farklı Bölümlerde Çalıştıklarını Davacıyı Tanımadıklarını Beyan Ettikleri/Davacı Tanıklarının Davacının Çalışmasını Doğruladığı Ancak Bu Tanıkların Davalı İşyerinde Çalışmasının Kayıtlı Olmadığının Anlaşıldığı )
* SİGORTA MÜFETTİŞİNE VERİLEN İFADENİN BAĞLAYICILIĞI ( Davacının Sigorta Müfettişine Verdiği İfadesinde İşe Başlama Tarihine İlişkin Beyanının Mahkeme Dışı İkrar Niteliğinde Olduğu ve Davacıyı Bağladığı - Davacının Öncesine Dair Hizmet Tespit Talebinin Reddedilmesi Gerektiği )
506/m.79/10
5510/m.86/9
ÖZET : Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Davacının sigorta müfettişine verdiği ifadesinde, işyerinde 25.03.2006'da çalışmaya başladığını,04.04.2006 da kaza geçirdiğini beyan ettiği, hastane raporunda işyerinde davacının 04.04.2006 tarihinde parmaklarının kopması ile sonuçlanan olayın iş kazası olduğu kanaatine varıldığının belirtildiği anlaşılmaktadır.
Davacının sigorta müfettişine verdiği ifadesi mahkeme dışı ikrar niteliğinde olup davacıyı bağlayacağı, buna göre 25.03.2006 tarihinden öncesine dair talebinin kabul edilemeyeceği açık olup, davacının 25.03.2006 öncesine dair hizmet tespiti talebini reddederek 25.03.2006 -04.04.2006 dönemine dair talebi yönünden kabule karar verilmesi gerekmektedir.
DAVA : Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi:
Dava, davacının 01.04.2003-30.11.2004 ve 20.03.2006-04.04.2006 tarihleri arasında davalı işverene ait iş yerinde geçen ve Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüyle 01.04.2003-30.11.2004 ve 25.03.2006-04.04.2006 tarihleri arasında asgari ücretle kesintisiz olarak çalıştığının tespitine karar verilmiş ise de bu sonuca eksik araştırma ve inceleme ile gidilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 Sayılı Kanun'un 79/10. ve 5510 Sayılı Kanun'un 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu sebeple özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay'ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına dair belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olgusu her türlü delille ispat edilebilirse de çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 Sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davalı işverence davacı adına Kuruma bildirimde bulunulmadığı,dönem bordrolarının dosyada bulunduğu,bordro tanıklarının işyerinde farklı bölümlerde çalıştıklarını davacıyı tanımadıklarını beyan ettiği,davacı tanıklarının davacının çalışmasını doğruladığı ancak bu tanıkların davalı işyerinde çalışmasının kayıtlı olmadığı, davacının sigorta müfettişine verdiği 18.05.2006 tarihli ifadesinde, işyerinde 25.03.2006 da çalışmaya başladığını,04.04.2006 da kaza geçirdiğini beyan ettiği 28.06.2006 tarihli raporunda işyerinde davacının 04.04.2006 tarihinde parmaklarının kopması ile sonuçlanan olayın iş kazası olduğu kanaatine varıldığının belirtildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda, davacının sigorta müfettişine verdiği 18.05.2006 tarihli ifadesinin mahkeme dışı ikrar niteliğinde olup davacıyı bağlayacağı, buna göre 25.03.2006 tarihinden öncesine dair talebinin kabul edilemeyeceği açıktır.
Yapılacak iş, davacının 25.03.2006 öncesine dair hizmet tespiti talebini reddetmek, 25.03.2006 -04.04.2006 dönemine dair talebi yönünden kabule karar vermekten ibarettir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, 06.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.