EVLİLİĞİN İRADE SAKATLIKLARI SEBEBİYLE NİSBİ BUTLANI
İÇİNDEKİLER
KISALTMALAR CETVELİ 1
A-)GENEL OLARAK EVLENME KAVRAMI VE EVLENMENİN HUKUKİ NİTELİĞİ 2
B-)EVLENMENİN GEÇERSİZLİĞİ 3
C-)EVLİLİĞİN NİSBİ BUTLANI
D-)EVLİLİĞİN İRADE SAKATLIKLARI SEBEBİYLE NİSBİ BUTLANI 5
1-YANILMA(HATA) 5
1.1.Evlenmenin Mahiyetinde Yanılma 5
1.2.Diğer Eşin Kimliğinde Yanılma(Şahısta Hata) 6
1.3.Diğer Eşin Niteliğinde Yanılma(Vasıfta Hata) 7
2-ALDATMA(HİLE) 8
2.1.Namus ve Onur Hakkında Aldatma 9
2.2.Tehlikeli Bir Hastalık Hakkında Aldatma 10
3-KORKUTMA 11
E-)NİSBİ BUTLAN DAVASI 13
F-)İPTAL KARARININ SONUÇLARI 14
KAYNAKÇA 15
KISALTMALAR CETVELİ
TMK :Türk Medeni Kanunu
TBK :Türk Borçlar Kanunu
Prof. :Profesör
Dr. :Doktor
s. :Sayfa
m. :Madde
b :bent
Bkz :Bakınız
E. :Esas
K. :Karar
HD :Hukuk Dairesi
A-)GENEL OLARAK EVLENME KAVRAMI VE EVLENMENİN HUKUKİ NİTELİĞİ
Evlilik kişilerin hayatında oldukça özel ve önem gösterdikleri bir işlem olmasına rağmen Medeni Kanun’un hiçbir maddesinde evliliği tanımlayan bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu konuda doktrine baktığımızda hâkim tanıma göre evlilik, bir kadın ve bir erkeğin karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları ile süreklilik taşıyan tam bir hayat ortaklığı kurmak üzere kanunun öngördüğü şekilde meydana getirdikleri birliktelik; evlenme ise bu birlikteliği meydana getiren hukuki işlemdir.
Evlenmenin hukuki niteliği konusu doktrinde tartışmalı olup bu konuda “sözleşme görüşü”, “kurum görüşü”, “şart-tasarruf görüşü” olmak üzere 3 çeşit görüş vardır.
Kurum görüşünü savunan yazarlara göre evlenme bir kurumdur ve tarafları şartları ve sonuçları serbestçe belirleyebilirler. Ancak bu görüşe yöneltilebilecek en büyük eleştiri ise hukukumuzda evliliğin hukuki şartlarının ve sonuçlarının kanunda düzenlenmiş olması bu sebeple de tarafların serbestçe belirleyebilmelerinin imkânsız olmasıdır.
Evlenmenin hukuki niteliğinin şart-tasarruf olabilmesi için evlenmenin gerçekleşebilmesi için tarafların kendi irade beyanlarının dışında resmi makamında kamu kudreti ile katılması gerekir. Ancak TMK madde 142’ye göre; “ Evlenme tarafların olumlu sözlü cevaplarını verdikleri anda oluşur. Memur evlenmenin tarafların karşılıklı rızası ile kanuna uygun olarak yapılmış olduğunu açıklar.” Bu ilgili kanun maddesine göre de nikâh memurunun beyanı sadece açıklayıcı olup esas olan tarafların iradesidir. Bu özellik gereği evlenmenin hukuki niteliğinin şart-tasarruf olduğundan bahsedilemeyecektir.
Sonuç olarak evlenme Yargıtay tarafından kabul edilen görüşe göre aile hukuku sözleşmesi olup özellikleri gereği her ne kadar borçlar hukuku sözleşmelerinden ayrılsa da TBK’nın sözleşmelere ilişkin hükümleri uygun düştüğü ölçüde burada da uygulanabilecektir.
Ayrıca da evlenme unsurları ve özellikleri kanunda açıkça belirtilmiş olduğundan isimli sözleşmelerden olup ve de uyulması gereken şekil unsurları kanunda tek tek düzenlendiğinden şekle bağlı sözleşmelerdendir.
B-)EVLENMENİN GEÇERSİZLİĞİ
Hukuki işlemlerin unsurlarının sakat, eksik veya hukuk kurallarına aykırı bir şekilde meydana gelmesi halinde ilgili işlemin bağlandığı sonuca, genel olarak işlemin geçersizliği(hükümsüzlüğü) denmektedir.
Evlenmenin gerçekleşmesi için gereken maddi ve şekil şartların yerine getirilmemiş olması halinde eksik olan şarta göre farklı türde geçersizlikler ortaya çıkacaktır. Buna göre bazı şartların yerine getirilmemesi halinde evlilik yokluk yaptırımına tabi olurken bazı hallerde evlilik nisbi butlan veya mutlak butlan ile geçersiz olacaktır. Bazı eksiklik halleri ise evliliğin geçerliliğinde hiçbir etki yaratmayacaktır.
Evliliğin mutlak butlanla batıl olduğu haller kanunda tek tek sayılmış olup bu hallerin dışında başka bir sebeple evlilik mutlak butlanla sakat olmayacaktır. TMK madde 145’e bu haller;
1. Eşlerden birinin evlenme sırasında evli bulunması,
2. Eşlerden birinin evlenme sırasında sürekli bir sebeple ayırt etme gücünden yoksun bulunması,
3. Eşlerden birinde evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığı bulunması,
4. Eşler arasında evlenmeye engel olacak derecede hısımlığın bulunması.
Bu hallerden birinin varlığı halinde evlilik mutlak butlanla sakat olacaktır. Ancak TMK madde 156 gereği böyle bir evlilik ilgililerden birinin açmış olduğu mutlak butlan davası sonunda mahkemenin vereceği butlan kararına kadar geçerli bir evliliğin tüm hukuk ve sonuçlarını doğuracaktır.
Evlenmenin kurucu unsurlarının bulunmaması halinde ise evlilik yokluk yaptırımına tabi olacaktır. Evlenmenin yokluğu kavramı TMK da düzenlenmemiş olmasına rağmen doktrin tarafından ortaya çıkarılmıştır.
Evlenmenin yokluk yaptırımına tabi olması için;
1-Evlenmenin yetkili memur önünde yapılmamış olması,
2-Tarafların aynı cinsten olması,
3-Tarafların yetkili evlendirme memuru önünde irade beyanlarını açıklamamış olması,
Bu hallerden birinin varlığı halinde evlilik yok hükmünde olacak yani evlilik en baştan itibaren kendiliğinden geçersiz olacaktır. Ayrıca böyle bir halde mutlak butlan halinde olduğu gibi tarafların ayrıca butlan davası açmasına gerek kalmayacaktır. Sadece yokluğu tespit eden tespit davası açmak yeterli olacaktır.
C-)EVLİLİĞİN NİSBİ BUTLANI
Evliliğin nisbi butlanı, eşler arasındaki evliliğin kurucu unsurlarının şeklen yerine getirilmiş olmasına rağmen bu evliliğin kanunda düzenlenen bazı şartları taşımaması sebebiyle batıl olmasıdır.
Evliliğin nisbi butlanı evlenme sırasında ayırt etme gücünden geçici yoksunluk, irade sakatlığı ve yasal temsilcinin izninin bulunmaması sebebiyle evlenmenin sakatlanmasına denir.
Bu nisbi butlan sebepleri Türk Medeni Kanunu’nun 148-151 ve 153.maddelerinde sınırlı şekilde düzenlenmiş olup bunların dışındaki haller nisbi butlan sebebi olarak sayılamayacaktır. Bu sebepler:
-Ayırt etme gücünden geçici yoksunluk: Evlilik merasimi sırasında geçici olarak ayırt etme gücünden yoksun olan eş evlenmenin iptali davası açabilir. Eşlerden birinin evlilik sırasında aldığı bir ilacın etkisiyle o sırada ayırt etme gücünü kaybetmesi buna örnektir. Bu durumda iptal davası açma hakkı sadece geçici olarak ayırt etme gücüne kaybeden eşe aittir.
-Yasal temsilcinin izninin bulunmaması: Ayırt etme gücü olan ancak kısıtlı veya küçükyasal temsilcisinin izni olmadan evlenirse, izni alınmayan yasal temsilci evlenmenin iptalini dava edebilir. Burada yasal temsilcinin dava açma hakkı bir süreye bağlı değildir. Ancak bu suretle evlenen kimse sonradan on sekiz yaşını doldurmak suretiyle ergin olur, kısıtlı olmaktan çıkar veya karı gebe kalırsa evlenmenin iptaline karar verilemez. Bu şartların gerçekleşmesi yasal temsilcinin dava hakkını ortadan kaldırmaktadır.
-İrade sakatlıkları: Bir kimsenin evlenmeye yönelik iradesi yanılma, aldatma ya da korkutma sonucu açıklanmışsa, iradesi sakatlanan kişi, evlenmenin nisbi butlanını isteyebilir.
Bu sebeplerden birinin var olması halinde evlilik sakat olacak ancak sakat olan evlilik, evlenme anından itibaren geçerli bir evliliğin tüm hüküm ve sonuçlarını doğuracaktır. Ancak nisbi butlan davası açılır ve mahkeme iptal kararı verirse işte o zaman evlilik ileriye etkili olarak iptal edilmiş olacaktır. Yani iptal kararı verilinceye kadar geçerli bir evliliğin tüm hüküm ve sonuçlarını doğuracaktır.
D-)EVLİLİĞİN İRADE SAKATLIKLARI SEBEBİYLE NİSBİ BUTLANI
Genel olarak irade sakatlığı kavramı TBK da düzenlenmiş olup irade sakatları da sayılmıştır. Ancak kanun koyucu evlenmeye ilişkin irade sakatlıklarını TMK da ayrıca düzenlemiştir. Bu sebeple TMK da özel olarak ele alındığından TMK hükümleri uygulanacak olup genel nitelikteki TBK hükümleri ise uygulanmayacaktır.
Türk Medeni Kanunun da ise irade sakatlıkları 149,150 ve 151. Maddeler de düzenlenmiş olup irade sakatlığı hali olarak yanılma, korkutma, aldatma şeklinde üç grupta hükme bağlanmıştır.
1-YANILMA(HATA)
TMK madde 149’a göre;
Aşağıdaki durumlarda eşlerden biri evlenmenin iptalini dava edebilir:
a- Evlenmeyi hiç istemediği veya evlendiği kişiyle evlenmeyi düşünmediği hâlde yanılarak bu evlenmeye razı olmuşsa,
b- Eşinde bulunmaması onunla birlikte yaşamayı kendisi için çekilmez bir duruma sokacak derecede önemli bir nitelikte yanılarak evlenmişse.
Buna göre evlenmenin yanılma nedeniyle iptali ‘’evlenmenin mahiyetinde yanılma’’, ‘‘diğer eşin kimliğinde yanılma(şahısta hata)’’ ve ‘‘diğer eşin niteliğinde yanılma(vasıfta hata)’’ olmak üzere bu 3 halden birinin varlığı halinde evlenme yanılma nedeniyle nisbi butlan olup iptal edilebilecektir.
1.1.Evlenmenin Mahiyetinde Yanılma
Evlenmenin mahiyetinde yanılma, eşlerden birinin evlenmeyi hiç istemediği halde yanılarak evlenme konusunda irade açıklamasında bulunması halidir.
Yani eşlerden birinin evlilik sırasında söz konusu işlemin evlilik sözleşmesi olduğunu bilmemesi, işlemin evlenme değil de başka bir hukuki işlem olduğunu sanması ve iradesini de o işlem için açıkladığını zannetmesidir.
Yanılmanın bu hali evlenmenin tanıklar ve evlendirme memuru önünde gerçekleştirilen bir işlem olmasından kaynaklı çok karşılaşılan bir durum değildir. En klasik örnek olarak ise bir kişinin film çekimin de rol icabı evlendiğini düşünürken gerçekten evlenmiş olması gösterilebilir.
Evlenmenin mahiyetinde yanılma ile zihni kayıt birbiriyle karıştırılmaması gerekir. Zihni kayıtta kişi iradesi yönünde işlem yapmaktadır yani herhangi bir yanılma yoktur sadece o işlemi yapmak istememektedir. Yanılma söz konusu olmadığı için de evlilik geçerli bir evliliğin tüm hüküm ve sonuçlarını doğurur.
Böyle bir halde evlilik nisbi butlanla sakat olduğundan yanılgıya düşen eşin bu durumu öğrendikten itibaren 6 ay ve her türlü evliliğin gerçekleşmesinden itibaren 5 yıl içinde iptal davası açma hakkı vardır.
Tabi ki de böyle bir dava dada ispat külfeti yanıldığını iddia eden davacı tarafa aittir.
1.2.Diğer Eşin Kimliğinde Yanılma(Şahısta Hata)
Yanılma halinin bir diğer halini oluşturan şahısta yanılma da yanılan eşin diğer yanılma halinden farklı olarak evlenme iradesi mevcuttur. Ancak evlenme gerçekte evlenme iradesi olduğu kişiyle değil de yanılma sonucu başka bir kişiyle gerçekleşmiştir. Bu da uygulamada neredeyse hiç denecek kadar nadiren karşılaşılan bir durumdur.
Bu tür bir yanılmaya ilişkin de en klasik örnek eşlerden birinin ikiz olması ve evlilik sırasında kendisinin değil de ikizinin yerine geçmesi bu duruma örnek olarak gösterilebilir.
Burada doktrinde tartışmalı olan husus şudur ki; kişinin sosyal(medeni) kimliğindeki yanılmanın eşin şahsında yanılma olarak mı kabul edileceği yoksa niteliğinde yanılma olarak mı kabul edileceğidir.
Bir kısım yazarlara göre ki Selehattin Sulhi Tekinay ve Aydın Zevkliler Hocaya göre kişinin doktor sanarak evlendiği kişinin hasta bakıcısı olması halini şahısta yanılma olarak değerlendirirken; Mustafa Dural ve Kemal Oğuzman hocaya göre de bu durumu eşin niteliğinde yanılma olarak değerlendirmektedir.
Diğer eşin kimliğinde yanılma halinde yanılan eş, yanılmayı öğrendiği andan itibaren 6 ay ve her halükarda evlilikten itibaren 5 yıl içerisinde dava açarak evliliği iptal ettirebilecektir.
1.3.Diğer Eşin Niteliğinde Yanılma(Vasıfta Hata)
TMK.m.149 / b.2’de belirtildiği üzere “eşinde bulunmaması onunla birlikte yaşamayı kendisi için çekilmez bir duruma sokacak derecede önemli bir nitelikte yanılarak evlenmişse” yanılan taraf nisbi butlana dayanarak evliliğin iptalini isteyebilecektir.
Yani diğer eş hakkındaki her türlü yanılma iptal sebebi sayılmayacaktır. Niteliğinde yanılma halinin iptal sebebi olabilmesi için kanun maddesi gereğince bazı şartlar gerekir. Bunlar;
1.3.1.Yanılma Bizzat Eşin Kendi Niteliğine İlişkin Olmalıdır.
Nitelikte yanılma için eşlerden birinin iptal davası açabilmesi için yanılma bizzat davalı eşte olması gerekir. Eş dışındaki eşin anne, babası veya akrabaları hakkındaki yanılma ne kadar esaslı olursa olsun yanılan taraf niteliğinde yanılma sebebiyle iptal davası açamayacaktır.
Buradaki niteliğinde yanıttan kasıt onun namusu, sağlığı, şerefi, ahlakı vs. hakkında yanılgıdır. Yoksa eşin belirli bir ırka veya dine mensup olması hakkındaki yanılma halinde eşin niteliğinde yanılma olarak kabul edilmeyecektir.
1.3.2.Eşin Niteliği İle İlgili Yanılma Esaslı Olmalıdır.
Eşlerden birinin diğer eşin niteliğindeki yanılma sebebiyle evliliğin iptalini isteyebilmesi için yanılmanın esaslı bir yanılma olması gerekir. Yani yanılan eş durumu bilseydi o kişi ile asla evlenmeyeceği varsayılıyorsa ve normal bir kişide böyle bir durumda evlenmezdi deniyorsa o zaman yanılma esaslıdır.
Bu bakımdan yanılma hem sübjektif olarak ve objektif olarak ele alınmalıdır.
Herkes tarafından esaslı yanılma olduğu kabul edilmeyen sadece belirli kişiler için esaslı yanılma ise sübjektif yanılmadır. Örneğin dolma seven bir erkeğin dolmayı iyi yapan bir kızla evlendiğini zannetmesi ama gerçekte böyle olmaması halindeki yanılma sübjektif bir yanılma halidir. Ancak yanılmanın esaslı olması için sübjektif kıstas yeterli değildir. Ayrıca yanılmanın makul, normal düşünceli bir insan için de evlenmeyi esaslı olarak etkileyecek bir nitelikte yanı objektif nitelikte olması gerekir.
Doktrinde esaslı yanılma olarak kızın bakire çıkmaması, erkeğin cinsel gücünün olmaması, ağır ve tedavisi mümkün olmayan hastalıklar örnek olarak gösterilmektedir.
1.3.3.Eşin Niteliğinde Düşülen Yanılma Yüzünden Eşler Arasındaki Ortak Hayat Çekilmez Hale Gelmelidir
Eşin niteliğinde yanılmanın iptal davasında konu olması için gereken bir diğer şartda yanılan eşin yanılgıya düşülen durumun ortak hayatı çekilmez hale getirmiş olması gerekir. Eşlerden birinin tecavüzden dolayı hapis yatmış olması ve bu durumu diğer eşin bilmemesi bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Bazen de yanılma ne kadar esaslı olursa olsun yanılgıya düşen eş bu durumu kabullenmiş olabilir. Böyle bir durumda da ortak hayatın çekilmez hale geldiğinden bahsedilemeyeceğinden evlenmenin iptaline gidilemeyecektir.
2-ALDATMA(HİLE)
Aldatma (hile) “bir kimsenin diğer bir kimseyi bir irade açıklamasında bulunmaya sevk etmek için onun zihninde yanlış bir kanaat uyandırmak üzere kasten bazı hususları uydurması veya gizlemesidir .”
Aldatmaya dayalı olarak evliliğin iptalinin istenebilmesi için yanılma halinde olduğu gibi aldatılan eş için ortak hayatın çekilmez hale gelmesi aranmaz. Yani TMK evlilik gibi önemli bir müessese de aldatma halinde evliliğin doğal olarak çekilmez hal alacağını kabul etmiştir.
Ancak aldatmanın nisbi butlan sebebi olarak kabul edilebilmesi için aldatma ve evlilik arasında illiyet bağı aranır. Yani aldatılan eş evlenme yönünde olumlu iradesini karşı taraf veya üçüncü kişinin aldatması sonucunda açıklaması gerekir.
TMK da aldatmaya dayalı olarak evliliğin iptal edilebilmesi için aldatma sebepleri tek tek sayılmış olup bunların dışındaki bir sebeple aldatmaya dayalı olarak evliliğin iptali istenemeyecektir. Yani bu hükme göre örneğin eşin elinin protez çıkması veya saçının takma çıkması halinde aldatma sebebiyle evliliğin iptali talep edilemeyecektir.
O halde iptal dâvası açma hakkı doğuran tahdidi aldatma halleri “namus ve onur hakkında aldatma” ve “tehlikeli bir hastalık hakkında aldatma” olmak üzere iki adettir.
2.1.Namus ve Onur Hakkında Aldatma
TMK madde 150/1’e göre “Eşlerden biri, öteki eşin evleninceye kadar sürdürdüğü yaşam bakımından namus ve onura ilişkin konularda aldatılarak evlenmeye razı olmuşsa bu durum bir nisbi butlan sebebi teşkil eder”
Böyle bir durumda eş diğer eşin onur ve namusu hakkında aldatılarak evlenmeye razı edilmiştir. Burada aldatmayı gerçekleştiren direk karşı eş olabileceği gibi karşı eşin bilgisi dâhilinde üçüncü bir kişide olabilir. Eğer ki aldatma fiili üçüncü kişi tarafından gerçekleştirilir ve bu durumdan karşı eşin haberi olmaz ise bu durumda eş aldatma değil hata hükümlerine başvurarak evliliğin iptalini isteyebilecektir.
Aldatılan eşin nisbi butlana dayanarak iptal davası açması için aldatmanın bizzat eşin namus ve onuruna ilişkin olmalıdır. Öyle ki karşı taraf eşin ailesinin, akrabasının veya dostlarının namus ve onuru hakkındaki aldatmalar bu kapsamda değerlendirilemeyecektir. Dolayısıyla eşinin kardeşinin hayat kadını olması halinde kişi aldatmaya dayalı olarak evliliğin iptalini isteyemeyecektir.
Aldatma kural olarak aktif bir davranış sonucu gerçekleşir. Yani eşlerden birinin hakkında diğer eşe eş veya üçüncü kişi tarafından kasıtlı olarak yanlış bir bilgi verilmesi ile aldatma fiili gerçekleşir. Buradaki mesele susma halinin yani eşlerden birinin sadece susmasının aldatma sayılıp sayılmayacağıdır. Burada da kural gereği susmanın yani olumsuz bir davranışın gizlenmesi aldatma sayılmayacaktır. Ancak doktrin tarafından kabul edilen genel görüşe göre söylenmesi gereken bir durumda susma halinde aldatma fiili oluşmuş kabul edilecektir.
2.2.Tehlikeli Bir Hastalık Hakkında Aldatma
Evlenmeye engel teşkil edecek nitelikler, akıl hastalıkları daha öncede belirttiğimiz gibi kesin evlenme engeli olup bu durumda meydana gelen evlilik mutlak butlanla sakat demiştik. Evlenmeden sonra ortaya çıkan akıl hastalıkları ise karşı eş için boşanma sebebi teşkil edecektir.
Konumuz bağlamında ise TMK madde 150/b-2’ye göre de eşlerden birinin diğer eşin veya altsoyunun sağlığı için ağır tehlike oluşturan bir hastalığın bu eşten gizlenmesi halinde kendisinden gizlenen yani aldatılan eş nisbi butlanla sakat olan evliliğin iptalini talep edebilecektir.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus şu ki nisbi butlan sebebi olan eşlerden birinin yakalanmış olduğu hastalık değil diğer eşin kendisinin veya altsoyunun sağlığı için ağır tehlike oluşturan bir hastalığın gizlenmiş olması nisbi butlan sebebi olarak kabul edilmiştir.
Buna göre nisbi butlan sebebi olmasının şartları;
2.2.1.Hastalık, Bizzat Davalı Eşin Kendisinde Bulunan Bir Hastalık Olmalıdır
Aldatmaya dayalı iptal davası açılabilmesi için hastalığın bizzat diğer eşin kendisinde olması gerekir. Eşin aile veya akrabalarında bu tarz bir hastalığın bulunması iptal hakkı vermeyecektir. Ancak Akif Tutumlu hocaya göre eşin ailesinde bulunan hastalığın soy bağı ile geçen bir hastalık olması ve ilerde de eşine geçme riski olması halinde bu durumun gizlenmesi de bu bağlamda iptal sebebi teşkil edecektir.
2.2.2.Hastalık Eş veya Altsoyunun Sağlığı İçin Ağır Tehlike Oluşturan Bir Hastalık Olmalıdır
Buradaki önemli olan husus eşlerden birinin herhangi bir hastalığı yakalanmış olması ve bunu diğer eşten gizlemiş olması değildir. Konumuz bağlamında aldatmaya dayalı iptal davası açılabilmesi için davalı eşin davacı eş veya altsoyunun sağlığı için ağır tehlike oluşturan bir hastalık olmasıdır. Yani hastalığın kalıtsal ve bulaşıcı olması gerekmektedir.
Bu konuda hangi hastalıkların bulaşıcı ve kalıtsal olduğu konusunda Yargıtay 2.HD 2013/20396 E. , 2014/5224, 10.03.2014 tarihli kararında da “O halde mahkemece yapılacak iş, davalıda evlenme öncesi mevcut olan ve kronik özellik gösteren “atipik psikoz” adlı ruhsal hastalığın davacının veya altsoyunun sağlığı için ağır tehlike oluşturup oluşturmadığı konusunda yeniden resmi sağlık kurulu raporu almak ve tüm deliller birlikte değerlendirerek hasıl olacak sonuca göre karar vermekten ibarettir” şeklindeki karar vererek bu konuda her olaya göre mahkemece bilirkişi raporu alınması ve ona göre karar verilmesini belirtmiştir.
Ama doktrinde çoğunlukla frengi, bulaşıcı verem, AİDS ve cüzzam gibi hastalıkların bu kapsamda ağır tehlike içeren hastalık olarak kabul edildiği görülmektedir.
2.2.3.Hastalık Diğer Eşten Gizlenmiş Olmalıdır
Namus ve onur konusunda aldatmada olduğu gibi burada da diğer eşin bu durumu kasıtlı olarak gizlemiş olması gerekir. Ancak hasta eş dahi kendi durumunu bilmiyor ise o zaman gizlemekten bahsedilemeyeceği için aldatmaya dayalı iptal davası açılamayacaktır.
3-KORKUTMA
Türk Medeni Kanunu 151.maddesine göre: “kendisinin veya yakınlarından birinin hayatı, sağlığı veya namus ve onuruna yönelik pek yakın ve ağır bir tehlike ile korkutularak evlenmeye razı edilmiş eş, evlenmenin iptalini dava edebilir.” Yani ilgili kanun maddesine göre de kanun koyucu her türlü korkutmayı değil bazı nitelikteki korkutmaları nisbi butlan sebebi saymıştır. Buna göre korkutmaya dayalı evliliğin iptalinin istenebilmesi için;
3.1.Korkutma, Davacı Eşe veya Onun Yakınlarından Birine Yöneltilmiş Olmalıdır
Korkutma halinde tehlikenin hedefindeki kişi ya bizzat tehdit edilen eşin kendisi olmalı ya da yakınlarından birisi olmalıdır. TMK da yakınlık kavramı ile ilgili bir düzenleme yer almadığından eşin yakınlarının tespiti konusunda hâkim her somut olaya göre değerlendirme yapacaktır. Turgut Akıntürk hocaya göre de samimi okul arkadaşları, askerlik arkadaşları, ticari ortaklar birbirine yakın sayılmalıdır.
3.2.Korkutma Hayat, Sağlık, Namus ve Onura Yönelik Olmalıdır
TMK da düzenlenen evlenmenin nisbi butlanına sebep olan korkutma ile TBK düzenlenen irade sakatlığı olan korkutma arasındaki en büyük fark TMK da düzenlenen malvarlığına yönelik korkutmaların iptal sebebi sayılmamasıdır. Örneğin korkutulan eş, korkutan eşin benimle evlenmezsen anneni öldüreceğim şeklinde korkutması iptal sebebi sayılacak iken benimle evlenmezsen annenin arabasını yakarım şeklindeki korkutma TMK kapsamında korkutma sayılmayacak ve evliliğin iptali talep edilemeyecektir.
“Benimle evlenmezsen kardeşini öldürürüm”, şeklindeki korkutma hayata , “senin iki bacağını keser sakat bırakırım” şeklindeki korkutma vücut bütünlüğüne, “seni dağa kaçırır tecavüz eder sonrada sokağa atarım” şeklindeki korkutma da namusa karşı yapılan korkutmaya örnek gösterilebilir.
3.3.Korkutmanın Konusu Tehlike Ağır ve Ciddi Olmalıdır
Korkutmaya dayalı evliliğin iptal edilmesi için korkutmanın ciddiye alınabilecek nitelikte olup ağıt bir tehlike oluşturması gerekecektir. Tehlikenin ağırlığı tespit edilirken yalnız sübjektif değerlendirme yapılması ile tehlikenin ağırlığı tespit edilemeyecektir. Bu yüzden ayrıca objektif değerlendirme yapılacak ve o zaman tehlikenin ağırlığı tespit edilecektir.
Bu konuda örneğin eşlerden birinin annesinin “benim dediğim eş ile evlenmezsen hakkımı helal etmem” şeklindeki tehdidine dayanarak evlenmesi halinde korkutulan eş sübjektif açıdan gerçekten korkmuş olsa da objektif açıdan değerlendirildiğinde evlenmeyi kabul edecek derecede ağır bir tehlike olarak kabul edilemeyecektir.
3.4.Korkutma Mevcut ya da Pek Yakın Bir Tehlikeye Yönelik Olmalıdır
Korkutmanın evliliğin iptali sebebi olabilmesi için bir diğer sebepte tehlikenin mevcut ya da pek yakın olması gerekir. Burada da korkutmanın mevcut ya da çok yakın olup olmadığını hâkim takdir edecektir.
3.5.Korkutma ile Evlilik Arasında Uygun İlliyet Bağı Olmalı
Korkutulan eş açısında eğer ki bu korkutma fiili olmasaydı evlenmezdi diyor isek korkutma ile evlenme arasında uygun illiyet bağı vardır demektir. Ancak korkutma olmasaydı da yine evlenirdi diyor isek bu zaman uygun illiyet bağı şartı gerçekleşmemiş olacak ve evliliğin iptali yoluna gidilemeyecektir.
3.6.Korkutma Diğer Eş veya Üçüncü Şahıslar Tarafından Yapılmış Olabilir
Burada korkutma fiilinin davacı eş tarafından gerçekleştirilmesi şartı aranmamaktadır. Yani korkutmanın diğer eş veya üçüncü kişiler tarafından yapılması halinde korkutulan eş iptal davası açabilecektir. Öyle ki Yargıtay anne ve babasının korkutması ile evlenen kişinin bu durumu ispat etmesi halinde evliliği iptal ettirebileceğini kabul etmiştir.
E-)NİSBİ BUTLAN DAVASI
Davacılar
Nisbi butlan davasında dava açma yetkisi mutlak butlan davasından farklı olarak sadece eşler ile kanuni temsilcilere tanınmıştır. Yani Cumhuriyet Savcısına ve ilgililere iptal davası açma hakkı tanınmıştır.
Bu kapsamda iptal davası açma hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olup irade sakatlığı hallerinde de iptal davası açma hakkı iradesi sakatlanan eşe aittir.
Nisbi butlan davası açma hakkına sahip eşin ölmesi halinde ise iptal davası açma hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğundan ilgililer, mirasçılar veya Cumhuriyet savcısı dava açamayacaktır. Sadece kişi ölmeden önce iptal davası açmış ve dava sırasında ölmüş ise ancak o zaman mirasçılar açılmış olan davaya devam edebilecektir.
Davalılar
Eğer ki iptal davası eşlerden biri açmış ise bu durumda davalı taraf diğer karşı eştir. Ancak nisbi butlanla iptal davasını yasal temsilci açmış ise bu durumda da davalılar diğer iki eş olacaktır.
Dava Açma Süresi
Mutlak butlan davasının açılması için herhangi bir süre öngörülmemiş iken evliliğin nisbi butlanla iptal davasının açılması belirli sürelerle sınırlandırılmıştır. TMK madde 152 ‘ye göre, “İptal davası açma hakkı, iptal sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak altı ay ve herhalde evlenmenin üzerinden beş yıl geçmekle düşer.
Görüldüğü üzere ilgili kanun maddesinde iki farklı süre öngörülmüştür.6 aylık süre davacı eşin iptal sebebini öğrendiği veya korkunun etkisinin ortadan kalkmasından itibaren başlayacak olan süredir.5 yıllık süre ise evliliğin gerçekleştiği tarihten itibaren başlayacak olan süredir. Yani her halükarda eşin dava açma süresi evliliğin gerçekleşmesinden itibaren 5 yıl olduğundan evliliğin üzerinden 5 yıl geçmesiyle eş iptal davası açamayacaktır.
Bu süreler hak düşürücü süreler olup hâkim tarafından re ’sen dikkate alınacaktır. Sürelerin geçtiğinin tespit edilmesi halinde de dava reddedilecektir.
Yargılama Usulü
TMK madde 160 gereğince iptal davalarında uygulanacak yargılama usulü boşanma davalarında uygulanacak olan usulün aynısıdır. Yani yazılı yargılama usulü uygulanacaktır.
Bu kapsamda TMK madde 168 de boşanma davasında “eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesi olduğunu” düzenlemiştir. İptal davalarında da boşanma davalarında ki usul uygulanacağına göre iptal davalarında da eşlerden birinin yerleşim yeri veya dâvadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları (ortak yerleşim yerlerindeki) yer mahkemesi yetkili olacaktır.
İptal davalarında görevli mahkeme ise 4787 sayılı, Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’a göre Aile Mahkemesidir. Ancak Aile Mahkemesinin olmadığı yerlerde Aile Mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesi bakacaktır.
F-)İPTAL KARARININ SONUÇLARI
Daha öncesinde de belirttiğimiz üzere evliliğin nisbi butlanla batıl olduğu hallerde evlilik iptal kararına kadar geçerli tüm evliliğin hüküm ve sonuçlarını doğuracaktır.Bu yüzden de butlan kararının kesinleşmesiyle birlikte karar geçmişe etkili olarak değil ileriye etkili olarak sonuç doğuracaktır.
Çocuklar yönünden butlan kararı; butlan kararının ileriye etkili sonuç doğurması ile butlan kararı verilen evlilik içerisinde doğan çocuklar için evlilik birliği içerisinde doğmuş sayılır ve boşanmaya ilişkin hükümler burada da uygulanır.Eşler yönünden ise TMK madde 158 gereği evlenirken iyiniyetli bulunan eş bu evlenme ile kazanmış olduğu kişisel durumunu koruyacak ve eşler arasındaki mal rejiminin tasfiyesi, tazminat, nafaka ve soyadı hakkında boşanmaya ilişkin hükümler uygulanacaktır.
KAYNAKÇA
Metin İKİZLER. “Evlenmenin Hükümsüzlüğü”, 1.Baskı, 2018, Seçkin Yayıncılık
Legalbank.net
www.turcademy.com.tr