Ürünün Uygunsuzluğun Piyasaya Sürülme Zamanındaki Bilimin ve Tekniğin Durumuna Göre Tespit Edilememesi Hususu

ÜRÜNÜN UYGUNSUZLUĞUN PİYASAYA SÜRÜLME ZAMANINDAKİ BİLİMİN VE TEKNİĞİN DURUMUNA GÖRE TESPİT EDİLEMEMESİ HUSUSU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İÇİNDEKİLER

 

İÇİNDEKİLER

KISALTMALAR

1-) GİRİŞ

2-) ÜRÜN VE ÜRÜN  SORUMULULUĞU KAVRAMI VE TARİHSEL GELİŞİMİ

3-)ÜRÜN SORUMLULUĞUNDA ÜRETİCİNİN KURTULUŞ KANITLARI……..4

4-ÜRÜNÜN PIYASAYA SÜRÜLDÜĞÜ ESNADA BILIM VE TEKNIĞIN AYIBI    

TESPİT EDEMEMESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ……………...………………...5

A-Bilim ve Tekniğin Mevcut Durumu

    B-Bilim Ve Teknik Bilgiye Ulaşım Sorunu .…………………… ………..…...…...9

Ayıbın Tespit Edilememesi…………………………………………...………...10

   D- Gelişim Ayıbının Değerlendirilmesi……………………………………………11

5-) SONUÇ

KAYNAKÇA

 

 

 

 

 

 

 

 

KISALTMALAR

ÜGTDK  : 7223 sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu

Direktif   : 85-374 sayılı AET Konsey Direktifi

TBK        : 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu

HD.         : Hukuk Dairesi

eTKHK   :Eski Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun

m.            : madde

vd.           : ve devamı

T.             : Tarih

E.             : Esas

K.             : Karar

dn.           : Dipnot

            Y.            :Yargıtay

:

 

 

1-) GİRİŞ

           

Küreselleşen dünya ve ucuz üretim ve özellikle tüketim malları değerlendirildiğinde  ürün sorumluluğu günlük hayatta karşılığı olan ve sürekli değişen ve gelişen bir alandır. Bilimsel gelişmeler ve kullanılan ürünlerin ileride yol açacağı zararların üretim zamanı ve kullanılmaya başlandığı zaman dikkate alındığında tespit etme imkanı her zaman bulunmamaktadır.

Yapacağımız bu çalışmada ürün sorumluluğunda ürünün piyasaya sürülme zamanındaki bilimin ve tekniğin durumuna göre tespit edilememesi hususunu ulusal hukuk düzeyi ve uluslararası hukuk düzeyinde  değerlendireceğiz. Bu değerlendirmemizde özellikle  referans alacağımız düzenlemeler 7223 sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu ve 85-374 sayılı AET Konsey Direktifi olacaktır.

 

2-) ÜRÜN VE ÜRÜN  SORUMLULUĞU KAVRAMI VE TARİHSEL GELİŞİMİ

 

Hacim olarak sınırlandırılabilmesi ve hakimiyet kurulabilmesi koşuluyla, insanlar tarafından üretilen her şey genel anlamıyla ürün olarak tanımlanmaktadır[1]

Endüstriyel anlamda ürün ise, “türlü endüstri alanlarında ham maddelerin işlenmesiyle elde edilen şey’’[2] olarak tanımlanmaktadır.

AB’nin 85/374 sayılı Direktif m.2 de ifade edildiği üzere  “Ürün, başka bir taşınır mala ya da bir taşınmaza dâhil edilmiş olsalar dahi, tüm taşınırları ifade eder[3].

Ürün sorumluluğu kavramı, bir ürünün hammadde aşamasından  piyasaya sunulduğu ve sonrasında incelendiği süre boyunca üründen kaynaklanan nedenlere kullanıcıların ve satın alanların malvarlığı değerleri üzerinde doğan zararın giderilmesi ve bu giderim için sorumluluğun belirlenmesi süreçleridir[4].

Ürün sorumluluğu hukuku açısından ürün kavramının tanımı endüstri sürecinden geçen veya elle yapılan tüm mallar, zirai mallar, yarı mamuller, yatırım malları ve nihayet hammaddelerden olarak anlaşılmaktadır[5].

Doktrinde, ürün sorumluluğunun piyasaya sürülmüş ürünlerin verdiği zararlar bakımından geçerli olduğu ve ürün sorumluluğunun konusuna giren zararların, “ayıbı takip eden zarar” şeklinde değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmektedir[6]

Ürün sorumluluğu bir üretici tarafından piyasaya sürülen bir üründe bulunan ayıp nedeniyle üçüncü kişilerin malvarlığı ya da vücut bütünlüğü zararına neden olması halinde ürünü üreten üreticinin tazminat sorumluluğunu ifade etmektedir [7].

Ürün sorumluluğu, hatalı ürünlerden kaynaklı zararlı tazmin etme hakkı tanıyan bir kusursuz sorumluluk türüdür. Ürün sorumluluğu kavramı ürünlerde meydana gelen hataların ürünü kullanan kişilere yükletilmemesi ve bu hatanın asıl sorumlusunun üretici olduğu düşüncesinden meydana gelmiştir. Hatalı ürün, ürünü kullanan ,faydalanan veya tüketen kişinin haklı güvenlik beklentisini tam olarak ya da hiç  karşılamayan üründür. Böyle bir ürünü kullanan veya tüketen; bedensel ve cismani zararlarla karşılaşabilir. Özellikle günümüzde seri üretimin de etkisiyle hatalı ürünler piyasada gittikçe çoğalmaktadır. Dolayısıyla ürün sorumluluğu her geçen gün daha da önem kazanmakta ve kapsamı daha da genişlemektedir[8].

 

3-)ÜRÜN SORUMLULUĞUNDA ÜRETİCİNİN KURTULUŞ KANITLARI

 

Üreticinin ayıplı ürünün sebep olduğu zarardan sorumluluğu ve sınırı, sorumluluğu kaldıran veya sınırlayan hallerin özel olarak dikkate alınmasıyla tespit edilmelidir. Ürün sorumluluğuna ilişkin kanun, ikincil düzenleme ve idari kurallarının yaklaştırılması hakkında 25 Temmuz 1985 tarihli KONSEY DİREKTİFİ üreticiye, sorumluluktan kurtulabilmek için kanıtları getirme imkanı tanınmıştır[9].

 12 Mart 2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 7223 sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu’nda (ÜGTDK) da üreticinin kurtuluş kanıtları getirerek sorumluluktan kurtulabileceği belirtilmiştir.

ÜGTDK m 6’ya göre, hatalı (uygun olmayan) ürünlerden kaynaklanan zararlardan, üretici ve ithalatçı kusursuz sorumludur. Görüldüğü üzere sorumluluk kusur sorumluluğu değil kusursuz sorumluluktur. Ancak üreticinin bazı olguları ispatlayarak sorumluluktan kurtulması ve böylece zararın zarar gören üzerinde kalması mümkündür. İspat külfeti sorumluluktan kurtulmak isteyen üreticiye aittir[10].

Direktif ‘ e göre kurtuluş kanıtları kısaca şu şekildedir:

1-Ürünün üretici tarafından piyasaya sürülmemesi

2-Ayıbın ürünün piyasaya sürülmesinden sonra oluşması

3-Ticari amaç veya mesleki faaliyet dışında yapılan üretim ya da mesleki faaliyet dışında yapılan  satış

4-Kanunun emredişi hükümlerinin uygulanması nedeniyle ortaya çıkan ayıp

5-Parça ürünün veya hammaddenin nihai ürünü oluşturacak şekilde kullanılması yahut nihai ürün üreticisinin talimatı sonucu ayıbın ortaya çıkması

6-Ürünün piyasaya sürüldüğü esnada bilim ve tekniğin ayıbı tespit edememesi

Direktifle m.12‟de üreticinin sorumluluğunu kaldıran veya sınırlandıran sorumsuzluk anlaşması yapılması yasaklanmıştır. İmalatçı veya ithalatçıyı üründeki ayıptan kaynaklı tazminat sorumluluğundan kurtaran ya da bu sorumluluğu azaltan sözleşmelerin ilgili maddelerinin hükümsüz olacağı ÜGTDK m.6/f.IV‟de de aynı şekilde düzenlenmiştir. Sorumsuzluğa ilişkin anlaşma ancak zararın doğmasından sonra yapılmışsa geçerli olacaktır[11].

 

4-ÜRÜNÜN PİYASAYA SÜRÜLDÜĞÜ ESNADA BİLİM VE TEKNİĞİN AYIBI TESPİT EDEMEMESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Ürünün piyasaya sürüldüğü esnada bilim ve tekniğin ayıbı tespit edilememesi hususu Ayıplı mallardan sorumluluk Hakkında Üye Devletlerin Hukuki ve İdari Düzenlemelerin Uyumlaştırılmasına Dair 25 Temmuz 1985 Tarih ve 85/374 Sayılı Konsey  Yönergesi madde 7(e) ye paralel olarak 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna dayanılarak çıkarılan Ayıplı Malın Neden Olduğu Zararlardan Sorumluluk Hakkında Yönetmelik madde 7 de imalatçı mal piyasaya sürüldüğünde mevcut bulunan bilimsel ve teknolojik bilginin   ayıbın varlığının bilinmesine imkan vermediğin ispatladığı takdirde sorumlu tutulmayacağı düzenlenmiştir[12].

 Türk hukukunda üreticinin sorumluluğu, 12 Mart 2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 7223 sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu’nda (ÜGTDK) yeniden düzenlenmiştir[13]

Ürün sorumluluğu ile ilgili son kanun olan ÜGTDK, Direktif ile  kıyaslandığında ilk göze çarpan, Direktif’te öngörülen sorumluluktan kurtuluş sebeplerinden ürünün piyasaya sürülmesi zamanındaki bilimin ve tekniğin düzeyine göre üründeki hatanın belirlenmesinin mümkün olmaması maddesi ÜGTDK’ya alınmamış olmasıdır[14].

ÜGTDK’daki sorumluluk rejimi yeni haliyle büyük değişikliğe uğramıştır. , Direktif’ten farklı olarak, üretici artık gelişim riski savunmasında bulunamayacaktır. Üreticinin sorumluluğunun büyük oranda artmasına sebep olacak bu durum, ÜGTDK’daki sorumluluğu kusursuz sorumluluktan daha ağır olan  tehlike sorumluluğuna yaklaştıran bir unsur olarak değerlendirilebilir[15].

Gelişim riski malın piyasaya sürüldüğü zamanda mevcut bilim ve teknolojide ulaşılan seviyede ayıbın tespit edilemediği ancak malın piyasada dolaşımda olduğu veya malın kullanılması sırasında bilim ve teknolojideki gelişme sonrasında ayıbın ortaya çıkarılmasını tanımlayan bir kavramdır. Gelişim riski, inkişaf riski olarak da adlandırılmaktadır[16].

Üretici, ürünü piyasaya sürdüğü esnada bilimsel ve teknik bilginin mevcut durumunun, üründeki ayıbın tespit edilmesine imkân vermediğini ispatlaması hâlinde sorumluluktan kurtulur. Bu kurtuluş kanıtının ileri sürülmesi durumunda , üründe piyasa sürüldüğü andan beri ayıp mevcuttur  ancak bilim ve teknik o dönemde, ayıbın tespiti imkan vermemektedir[17].

Ancak ürün piyasaya sürüldükten sonra bilim ve teknikteki gelişmeler sonrasında üründeki ayıp tespit edilebilmektedir. Bu tespite yönelik savunmaya gelişim riski savunması denmektedir.[18].

Gelişim riski savunmasının amacı ileri teknoloji ve yenilik gerektiren bazı ürünlerin üretici tarafından bilinmesi mümkün olmayan bazı  risklerinden üreticilerin sorumluluğun hafifletilmesi ; bununla birlikte teknoloji gerektiren sektörlerde yeniliğe ve  gelişmeye darbe vurulmamasıdır[19].   

Gelişim riski savunması yönergenin düzenlendiği sırada ve düzenlendikten sonra da üye devletlerce tartışılmış ve üye devletlerce öne sürülen gerekçe öngörülemeyen risklerden üreticinin sorumlu tutulmasının hem hakkaniyetli olmayacağı hem de sinai gelişimi yavaşlatacağı, üretim faaliyetlerini düşüreceği nedenleriyle yönergede bulunması ve çıkarılmaması yönünde olmuştur[20].

            Gelişim riskinin yönergede kalması için ileri sürülen gerekçelerde ayrıca bilinmeyen risk ve tehlikeleri taşıyan ürünlerden doğabilecek risklerin sigorta ettirilmesinin son derece maliyetli olacağı ve üreticilerin gelişim riski savunması yapma imkanına sahip olmamaları durumunda bazı ürünler için sigorta primlerinin çok yüksek olacağı ve bu durumun hem maliyetleri artıracağı hem de üreticiyi zor durumda bırakacağı nedenleri mevcuttur[21].

            Kusursuz sorumluluğun en belirgin olarak uygulandığı ürün sorumluluğu alanında üreticinin gelişim risklerinden sorumlu tutulup tutulmaması esasen ülkelerin mevcut hukuk politikası tercihinin bir yansımasıdır. Bu tercihin sorumluluğun hafifletilmesi durumunda üreticiler, bilim ve tekniğin geldiği seviye itibarıyla bilinemeyen ayıpların risklerinden sorumlu tutulmadıklarında, bu risk aslında zarar görenlerce karşılanmakta ve bu durumda hakkaniyete aykırı bir durum meydana gelmektedir.. Dolayısıyla gelişim riski savunmasına yer verilen bir sorumluluk rejiminde, kanun koyucu öngörülemeyen ayıpların riskini hakkaniyete aykırı olarak  zarar görenlere yüklemiş olur. Zarar görenler ise üreticinin kusurunu yüklenmiş olmaktadır. Üreticinin meydana getirdiği ve yüksek oranlarda kar ettiği ,piyasa hakimiyetini sağladığı ürünlerin sorumluluğunu tüketicilerin karşılaması da hakkaniyetli bir yaklaşım olmayacaktır[22].

           

            A-Bilim ve Tekniğin Mevcut Durumu

           

            Ürün Sorumluluğu Yönergesi madde 7(e) de düzenlenen sorumsuzlukta üreticinin gelişim riski savunması yapabilmesi için, ürünü piyasaya sürdüğü zaman  mevcut olan bilimsel ve teknik bilginin üründeki ayıbı tespit etmenin mümkün olmadığını  ortaya koyması gerekir[23].

            Tam olarak üründeki ayıbı ortaya çıkarmayı sağlayacak ve net olarak tespit edebilecek spesifik bir bilimsel bilgi olmamasına rağmen birkaç bilimsel olgunun birbiriyle mantık bağlamında ilişkilendirilmesi yoluyla tespiti sağlanan bir ayıp söz konusuysa, bilim ve tekniğin mevcut durumu bu ayıbın tespit edilmesine imkân vermekte yeterli olup olmadığı tartışmaya açık bir konudur. Yönergeye göre bilim ve tekniğin ürünün piyasaya sürülmesi anında sorumluluğun tespitini ortaya koyup koymadığını tespit etmekte bu bilginin yeterli olup olmadığı konusunda tartışmalar hala mevcuttur[24].

Kanaatimizce, Yönerge madde 7(e)’de belirtilen “bilimsel ve teknik bilginin mevcut durumu” unsuru, bilimin dünya çapında ulaştığı en ileri seviyenin araştırılmasını ve üreticinin en ileri seviyedeki bulguları dikkate alarak üründeki ayıbın tespit edilmesinin mevcut koşullarda imkânsız olduğunu kanıtlamasını gerektirir. Aksi düşünüldüğünde kesin ve tartışmasız bilimsel veri ve teknik olmadığından bahisle ürün sorumluluğu çok sınırlı düzeyde kalacaktır .Bu durumda da ürün sorumluluğunun düzenleniş amacı gerçekleşmeyecektir[25].

Bilimsel ve teknik bilginin objektif ve en ileri seviyesine azınlık görüşleri, hala devam etmekte olan bilimsel çalışmalar da dâhil olmalıdır[26]. Örneğin azınlıkta kalmış bir bilimsel görüşe göre , bir ilacın insan sağlığı bakımından tehlike taşıdığı ihtimali bilimsel temellere dayanarak kısmen de ortaya koyulmuşsa, bu görüşün henüz hâkim görüş olarak kabul görmemesi nedeniyle ilacın kullanılması gerçekten de azınlık görüşünde belirtilen zarara sebep olması hâlinde; üreticinin sorumluluktan kurtuluş sebebinden faydalanabileceğinin gündeme gelmesi, gelişim riski savunmasının tartışmalar sonucu kabul edilen amacını aşan bir yorum olur[27].

Şahsi görüşüm en azından insan sağlığı , doğal yaşamın korunması gibi konularda kısmen de olsa tespit edilen bilimsel araştırmalar veriler olması durumunda en azından tespiti sağlanan bilgiler , veriler ışığından ürün sorumluluğunun meydana gelip gelmediği araştırılarak hem ürün sorumluluğu bağlamında ileride gerçekleşebilecek riskler azaltılmış olacak hem de üreticinin yaptığı araştırmalar neticesinde sorumluluğunu yerine getirdiğinden dolayı artık sorumlu tutulmaması gerekmektedir.

Özellikle bedensel zararlar ihtiva eden bir ürünün bilim ve teknikteki tespitin hakim görüş olmamasından dolayı  halen kullanıma açık hale gelmesi ve piyasaya sürülmesi gelişim riski savunmasının maddi yükümlülüklerinden çok daha büyük sorumluluklara ve mağduriyetlere yol açacağı düşünüldüğünde en azından sağlığa etki eden ürünler açısından hakim görüş fikrinin esnetilmesi bunun yerine yaklaşık ispat ile bilimsel ve teknik verilerin değerlendirilmesi ve bu konuda önlem alınması gerekmektedir.

Yönerge ‘ de belirtilen teknik bilginin mevcut durumu” ifadesinden, hâkim görüşler ve azınlık görüşleri arasında bir ayrım yapılmamıştır. Bu nedenle “mevcut durum ”ifadesinin bilimsel ve teknik akla mantığa uygun ve yaklaşık ispat içeren tüm görüşleri kapsayacak şekilde anlaşılabileceğini düşünüyoruz. Bu şekilde bir değerlendirme yaptığımızda ürün sorumluluğunun kapsamı genişleyecek bu sayede daha sağlıklı ve ayıpsız ürünler piyasaya sürülecektir[28].

 

B-Bilim Ve Teknik Bilgiye Ulaşım Sorunu

 

Üründe mevcut bulunan ayıbın bir bilim adamı tarafından tespitinde uluslararası çapta her üretici bu bilgiye ulaşmakta mutlaka sorun yaşayacaktır. Örneğin Hindistan’ daki bir üreticinin yaptığı araştırmalarını Hintçe yayınladığı bir bilimsel makalede belirtmesi başka bir coğrafyada yaşayan  ve farklı bir dili konuşan  bir üretici açısından hangi oranda sorumluluğa yol açacaktır. Burada kıstas alacağımız husus ideal ve basiretli bir üretici tarafından objektif olarak bu bilgiye ulaşım imkanı olup olmadığıdır[29].

Yani bilgiye erişim değerlendirilirken bölgesel farklardan ve firmalar açısından farklardan değerlendirme yapmadan ürünü piyasaya süren ,üreten makul ve basiretli bir üreticinin bilgiye erişme imkanları değerlendirilmelidir.

Subjektif olarak bilgiye ulaşım görüşüne katıldığımız takdirde hem ürün sorumluluğunun kapsamı daralacaktır  hem de ürün üreticilerinin bilimsel ve teknik gelişmelere daha zor adapte olmasına ,bu konuda yeterince kaynak aktarmamasına ve bilimin ve tekniğin uluslararası düzeyde gelişiminin yavaşlamasına neden olacaktır.

Ayrıca belirtmek gerekir ki henüz yayınlanmamış olan ve üretilen ürünün sorumluluğunu ortaya koyacak bilgiler ya da araştırma bölümünde gizli tutulan bilgiler ürün sorumluluğunda üreticiye sorumluluk yüklememesi gerekmektedir.Ancak üretinin bilgiye erişememesi kendi kusurundan kaynaklandı ise yine üreticinin sorumluluğuna gidilmesi gerekecektir[30].

 

C-Ayıbın Tespit Edilememesi

 

Ürün Sorumluluğu Yönergesi madde 7(e) çerçevesinde üreticinin gelişim riski savunmasına dayanabilmesi için ondan, bilimsel ve teknik bilginin ürünü piyasaya sürdüğü esnadaki durumunun, ayıbın varlığını tespit etmeye imkân vermediğini ispatlaması beklenir[31].

Bilimsel ve teknik bilginin ürün  piyasaya sürüldüğü esnadaki durumu ile birlikte, bilimsel ve teknik bilgiler ışığında ayıbınvarlığının tespit edilebilip edilemeyeceğinin de incelenmesi gerekmektedir.

Günümüzde ürün sorumluluğunun mevcut bilim ve tekniğe göre tespit edilememesi sorunu için üreticilere düşen en büyük sorumluluk ar-ge çalışmalarına ağırlık verilmesidir. Ar-ge ifadesi, belirsiz durumları açıklamak, var olan bilgileri ortaya çıkarmak ve bunlardan da istifade ederek yeni bilgiler üretmek gibi amaçlarla bilginin sağlanmasını, düzenlenmesini, erişimini, analizini ve yorumunu gerektiren çalışmalar bir bütün haline getirilmesidir. Ürün sorumluluğunda ayıbın tespit edilememesini engellemek için yapılacak en verimli ve gerçekçi ar-ge çalışmalarına önem verilmesi ve elde edilen verilere göre üründeki ayıbın tespit edilmesi ,buna karşı önlem alınmasıdır[32].

 

D-Gelişim Ayıbının Değerlendirilmesi

 

Bir ürünün piyasaya sürüldüğü zaman tespit edilmesi objektif olarak mümkün olmayan ayıbının gelişen teknoloji ve bilimle ayıbın tespit edilmesi durumu ortaya çıkabilir. Bu duruma öğretide gelişin ayıbı denilmektedir[33]. Bir ürün piyasaya sürüldüğü zaman bilinen bilimin ve teknolojinin son en gelişmiş standartlarına uygun olarak üretilmiş olsa bile ilerleyen süreçte bazı zararlı sonuçlarının ortaya çıkabilmesi muhtemeldir. Böylece ürün baştan itibaren ayıplı olmasına rağmen bu ayıp ancak ileri teknolojinin tespiti ile mümkün olmaktadır[34].

Teknik prosedüre göre test ve denemeleri yapılan bir ilacın piyasaya sürüldükten sonra tıp ve farmakoloji bilimlerine göre zararlı etkilerinin olduğunun tespitinin yapılması gelişim ayıbına verebileceğimiz bir örnektir[35].

Üreticinin gelişim ayıbı nedeniyle sorumlu tutulup tutulamayacağı öğretide tartışmalıdır. Bizim katıldığımız görüş ise üreticinin gelişim ayıbından sorumlu tutulmaması gerektiği yönündedir[36].Çünkü üretici ürünün piyasaya sürüldüğü ana kadar bilimin ve teknolojinin tüm imkanlarını kullanmıştır. Burada dikkat edilmesi gereken unsur üreticinin gerekli bilimsel araştırmaları kapsamlı ve etkin bir şekilde yapıp yapmadığı hususudur. Bu hususta tereddüte düşülmediği takdirde üreticinin sorumlu tutulmaması gerektiği kanaatindeyiz.

 

5-) SONUÇ

 

Sonuç olarak ürün sorumluluğunda üreticinin kurtuluş kanıtlarından olan Ürünün Piyasaya Sürüldüğü Esnada Bilim Ve Tekniğin Ayıbı Tespit Edememesi hususunu mevcut ulusal ve uluslararası hukuki düzenlemelere ve bilimsel görüşlere göre inceleyip kendi görüşlerimizi ve neden bu görüşte olduğumuzu açıklamaya çalıştık.

Kısaca ürün sorumluluğunda ürünün piyasaya sürüldüğü esnada bilim ve tekniğin ayıbı tespit edememesi durumunda genel olarak objektif ölçütlerin kullanılmasının ağırlıklı görüşte olduğu ve buna göre ayıbın tespitinin mümkün olmaması gerektiği belirtilmektedir.

Ürün sorumluluğunda bilim ve tekniğin ayıbı tespit edememesi durumunda üretici gelişim riski/İnkişaf riski savunmasını yaparak sorumluluktan kurtulmaya çalışmaktadır.

Ürün sorumluluğunda dikkate alınacak teknik ve bilimsel bilginin sadece kesin tespiti yapılan ya da hakim olan görüşlerin değil azınlık görüşlerinin de değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyiz.

Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus da yine ilaç ve tıbbi ürünler yönünden kesin tespiti yapılmayan ,hala çalışma ve araştırma safhasında bulunan bilimsel görüşlerin dikkate alınması gerektiğidir. Dünya çapında skandal yan etkilere neden olan ilaçlar ve tıbbi uygulamalar yönünden azınlık görüş ve çok yeni seviyedeki araştırmaların bu durumu tespit ettiğini göz ardı etmememiz gerekmektedir.

Üründeki ayıbın tespitinin mutlak olarak imkânsız olması gerektiğini savunanlar, ayıbın tespitinin makul olarak imkansızlık halinde ürün sorumluluğunun kusursuz sorumluluktan farklılaşarak kusur sorumluluğu haline döneceğini belirtmektedir.

Bir diğer görüş olan ayıbın tespitinin mâkul olarak imkânsız olması gerektiğini savunanlar ise üreticiye sağlanan sorumluluktan kurtuluş sebeplerinin zarar gören ile üretici arasında risklerin âdil şekilde paylaştırılması esasına dayalı olduğuna atıf yaparak, savunmanın mutlak olarak imkansız oluşunun tespiti şeklinde dar yorumlandığı haliyle mevcut gelişim riski savunmasının pratik olarak pek de mümkün olmayacağını ileri sürmüşlerdir. Bizim katıldığımız görüş ise ne mutlak ne de makul oranda ayıp tespitinin sorunu çözmekten uzak olduğu bedensel zararlarda mutlak ölçütün cismani zararlarda ise makul ölçütün uygulanması gerektiğidir.

Son olarak da gelişim riski/İnkişaf reski değerlendirilmesi üreticinin de makul seviyede sorumsuzluğunun tespiti açısından önem arz etmektedir. Yaptığımız değerlendirme bireysel değerlendirmelerden ziyade objektif ölçütlere göre yapılmıştır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAKÇA

Aydos, Oğuz Sadık. “Ürün Sorumluluğu”. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, 2006.

 

Ünal, Akın ve Kalkan. Arif. “Türk Hukukunda Ürün Sorumluluğu Üzerine Olan ve Olması Gereken Hukuka Dair Genel Düşünceler”, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, 11/39 (2019):62-63..

 

Kırca, Çiğdem. Ürün Sorumluluğu. Ankara: Banka ve Ticaret Hukuku Enstitüsü Yayınları, 2007.

 

Kulaklı, Emrah. Ürün Sorumluluğu ve Ayıp Kavramı. İstanbul: On İki Levha Yayınları, 2009.

 

 

Pelin, Oğuzer . AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRK HUKUKUNDAÜRETİCİNİN SORUMLULUKTAN KURTULUŞ SEBEPLERİ , Oniki Levha Yayıncılık 2021

 

 Kanisli E, “Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu (ÜGTDK) Uyarınca Üreticinin Sorumluluğu” (2020) 78(3) İstanbul Hukuk Mecmuası Sorumluluktan Kurtuluş Sebepleri Yüksek Lisans Tezi ,İstanbul Üniversitesi,2015

 

AKİPEK, Şebnem: “Bedensel Zararların Tazmini Kapsamında Tüketici Hukuku Yönünden Ürün Sorumluluğu”, Yeni Gelişmeler Işığında Bedensel Zararların Tazmini, Cilt II, Türkiye Barolar Birliği Yayınları (308), Ankara, 2016,

 

Mustafa Dural, Suat Sarı, Türk Özel Hukuku Cilt I Temel Kavramlar ve Medeni Kanunun Başlangıç Hükümleri, İstanbul 2020

 

Bilge Öztan, İmalatçının Sorumluluğu, Ankara, 1982

 

Türedi  Ürün Sorumluluk Sigortasının Seçilmiş Avrupa Birliği ülkeleri ve Türkiye’ deki   Uygulamaları, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2007 s23

 

 Özsunay, Ergun: “Türk Hukukunda Gerçek Bir Boşluk: Yapımcının Sorumluluğu”, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, C.X, S.1, 1979, s. 97 vd.

 

Öztan, A. (2011). Ar-ge üzerine düşünceler. 10 Mart 2013

 

TİRYAKİ , Betül AVRUPA KONSEYİ’NİN 25.7.1985 TARİHLİ DİREKTİFİ’NE GÖRE ÜRETİCİNİN SORUMLULUĞUNUN ŞARTLARI ve TÜKETİCİNİN KORUNMASI MEVZUATI İLE MUKAYESESİ

 

İsmil KIRCA ,Ramazan AYDIN ,İNKİŞAF RİSKİ –İMALATÇININ/ÜRETİCİNİN SORUMLULUĞU, ANKARA 2006

 

ÇELT, Damla Özden, Ürün Sorumluluğunda Yaşanan Güncel Gelişme: 7223 Sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu ,Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt - Sayı - Ocak 2021



[1] Kulaklı, a.g.e., s. 15

[2] TDK (çevrimiçi) sözlük

[3] KIRCA, Çiğdem , AYDIN, Ramazan, ÜNAL ,Akın, KALKAN, Arif

[4] ÖZTAN, s. 21

[5] Bilge Öztan, İmalatçının Sorumluluğu, Ankara, 1982, s. 24.

[6] KIRCA Ç., Ürün Sorumluluğu, s.2

[7] KULAKLI,s.20.

[8] Ünal Akın ,Kalkan Arif s 1

[9] Havutçu, Üreticinin Sorumluluğu ,Karaman

[10] Kanışlı ,Erhan

[11]  HAVUTÇU, s. 106  ,ÇELT

[12]  Kırca ,Aydın, s.679

[13]  Kanışlı,s 1.

[14]  7223 sayılı ÜGTDK

[15] Havutçu, Üreticinin Sorumluluğu (n 5) 101 ,Kanışlı,

[16] Kırca ,Aydın s. 680

[17]  Akçura Karaman, s. 200; Kırca, s. 178; Kulaklı, s. 90; Havutçu, s. 30;

[18] Akçura Karaman, s. 200, 345; Baysal, s. 269; Kulaklı, s. 90; Havutçu,., s.30.

[19] Akçura Karaman, s. 201; Havutçu,  s. 80; Kulaklı s. 91;

[20] Oğuzer, Pelin s.111.

[21] Oğuzer, Pelin s.112

[22] Akçura Karaman s. 201

[23] Akçura Karaman, s. 346. Oğuzer, Pelin s.115

[24]  Oğuzer, Pelin s.117

[25]  Petek, s. 202-203 ,Akçura Karaman, s. 174;

[26]  Petek, s. 202-203.Oğuzer,Pelin s.117

[27]  Oğuzer,Pelin s.117

[28]  Mustafa Dural, Suat Sarı, Türk Özel Hukuku Cilt I, Oğuzer,Pelin s.118

[29]  Kırca. s. 179, Oğuzer,Pelin s.119                            

[30]  Kırca ,Aydın

[31]  Ürün Sorumluluğu Yönergesi madde 7

[32]  Öztan, 2011, s. 44

[33] Öztan ,s 313 ,Dinç s 110.

[34] Havutçu s 30 ,Aydoğmuş s 68

[35] Türedi  s23

[36] Özsunay,Yapımcının Sorumluluğu s 109.