İş Mahkemelerinde Yargılama Üsulu

İŞ MAHKEMELERİNDE YARGILAMA USULÜ

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İÇİNDEKİLER

 

1.İŞ MAHKEMELERİ                                                                                                      1

2.İŞ MAHKEMELERİNDE YARGILAMA USULÜ                                                    2

3.DAVA ŞARTI OLARAK ZORUNLU ARABULUCULUK                                      3

            3.1. Arabuluculuk Kapsamına Giren ve Girmeyen Uyuşmazlıklar                   4

4.BASİT YARGILAMA USULÜ                                                                                     5

4.1.Basit Yargılama Usulünde Yargı Aşamaları                                                             6

            4.1.1.Dava Açma                                                                                                     6

            4.1.2.Davaya Cevap                                                                                                6

            4.1.3.Ön İnceleme                                                                                                    7

            4.1.4.Tahkikat                                                                                                         10

            4.1.5.Hüküm                                                                                                            11

5.İŞ MAHKEMELERİNDE KANUN YOLLARI                                                          11

            5.1.Kanun Yolu Kavramı                                                                                       11

            5.2.İstinaf Kanun Yolu                                                                                           12

            5.3.Temyiz Kanun Yolu                                                                                         15

            5.4.Yargılamanın Yenilenmesi                                                                               17

KAYNAKÇA                                                                                                                      18

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KISALTMALAR CETVELİ

E.                    :Esas

Bkz.                :Bakınız

s.                     :Sayfa

İMK               :İş Mahkemeleri Kanunu

HUMK           :Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu

HMK              :Hukuk Muhakemeleri Kanunu

TBB               :Türk Barolar Birliği

T.C.                :Türkiye Cumhuriyeti

 

 

1-)İŞ MAHKEMELERİ

04.02.1950 tarih 7424 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 30.01.1950 kabul tarihli 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun yürürlüğe girmesi ile iş davalarına bakmak, işçileri işverenin sömürü ve baskısından koruyabilmek adına ve işçilerin haklarını yargı yoluyla alabilmeleri için İş Mahkemeleri kurulmuştur. [1]

İş mahkemeleri kurulduğu tarih itibariyle toplu mahkeme olarak düzenlenmiştir. Yani mahkeme işçi sendikası temsilcisi, işveren sendikası temsilcisi ve hâkim olmak üzere 3 kişiden oluşmaktaydı. Akabinde Anayasa Mahkemesi 13.04.1971 tarih ve 1970/63 E. ve 1971/38 no’lu kararı ile hâkim sınıfında olmayan kişilerin yargılama sürecinde yer almasını Anayasaya aykırı bularak 5521 sayılı Kanunda ki bu düzenlemeyi iptal etmiştir.[2]

Günümüzde İş Mahkemeleri tek hâkimli olup özel nitelikte hukuk uyuşmazlıkları olan iş uyuşmazlıklarını çözmekle görevli ilk derece mahkemeleridir.

Bugün ülkemizde sanayinin geliştiği İstanbul, Ankara, Eskişehir gibi illerimizde İş mahkemeleri kurulmuş olup ayrı İş Mahkemesi olmayan illerde ise 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 2/3 maddesi gereğince İş Mahkemesinin görev ve yetki alanına giren işlere İş Mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemeleri bakmaktadır.[3]

İş Mahkemelerinin görevi 7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesine göre şunlardır;

a-)5953 sayılı Basın İş Kanuna tabi gazeteciler,

b-)854 sayılı Deniz İş Kanuna tabi gemi adamları,

c-)6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler,

d-)4857 sayılı İş Kanununa tabi işçiler ile

İşçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına iş mahkemesi bakmakla görevlidir.

Ayrıca;

İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara ve diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakmakla görevlidir.

 2-)İŞ MAHKEMELERİNDE YARGILAMA USULÜ

Kurulmuş olan İş Mahkemelerinde uygulanacak olan yargılama usulü de bu kanunda düzenlenmiş olup söz konusu 5521 Sayılı İMK’nın 7. maddesine göre;

“İş mahkemelerinde şifahi yargılama usulü uygulanır. İlk oturumda mahkeme tarafları sulha teşvik eder. Uzlaşamadıkları ve taraflar veya vekillerinden birisi gelmediği takdirde yargılamaya devam olunarak esas hakkında hüküm verilir.”

Yani İş Mahkemeleri’nin kurulmasıyla birlikte yargılamanın biran önce basit ve çabuk olarak sonuçlanması amacıyla sözlü yargılama usulü kabul edilmiştir.

Söz konusu kanunda sözlü yargılama usulüne ilişkin başkaca herhangi bir hüküm bulunmamasından dolayı da yargılama da HUMK’un 473-491.maddeleri arasında düzenlenen sözlü yargılama usulüne ilişkin maddeleri İş Mahkemelerine uygulanmaktaydı.[4]

Ancak tüm iş davalarında sözlü yargılama usulü uygulanmamaktaydı. Bu kapsamda 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20/3 maddesine göre ise işe iade davalarında seri yargılama usulü uygulanmaktaydı.[5]

Akabinde 12.01.2011 kabul tarihli 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun yürürlüğe girmesi ile birlikte daha önce HUMK da yazılı, basit, sözlü ve seri yargılama usulü olmak üzere dört farklı yargılama usulü belirlenmişken artık yazılı yargılama usulü ve basit yargılama usulü olmak üzere iki farklı yargılama usulü belirlenmiştir.[6]

            HMK ile Sözlü yargılama usulünün kaldırılması ile birlikte yine HMK 447/1 de ‘‘Diğer kanunların sözlü yahut seri yargılama usulüne atıf yaptığı hâllerde, bu Kanunun basit yargılama usulü ile ilgili hükümleri uygulanır’’ şeklindeki kanun maddesiyle İş Mahkemelerinde işe iade davaları da olmak üzere basit yargılama usulünün uygulanacağı belirtilmiştir.

            Ardından da 12.10.2017 kabul tarihli 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun yürürlüğe girmesiyle de 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu mülga olmuş ve 7036 Sayılı İMK’nın ilgili bölümünde iş mahkemelerinde basit yargılama usulünün uygulanacağını ancak bu kanunda düzenleme yapılmayan konularda 6100 sayılı HMK’nın basit yargılama usulüne ilişkin ilgili maddeleri uygulanacaktır şeklindeki kanun maddesiyle bu konuya daha da netlik getirilmiştir.[7]

3-)DAVA ŞARTI OLARAK ZORUNLU ARABULUCULUK

Ülkemizde görülmekte olan davalar arasında en yoğun olarak karşılaşılan dava türü iş davalarıdır. Bu sebeple de kanun koyucu mahkemeler üzerinde ki bu yoğunluğun azalması uyuşmazlığın mahkemeye taşınmadan önce çözülmesi için zorunlu arabuluculuk uygulamasını kabul etmiştir.[8]

Ayrıca bu düzenlemeyle birlikte iş uyuşmazlıklarının daha kısa zamanda ve daha az masrafla çözülecek olması bu durumunda taraflar açısında adil yargılanma hakkının yerine getirilmiş olacağı ve bu uygulamayla birlikte uyuşmazlık temelden çözülmüş olacak ve sosyal barışa da katkı sağlayacağı yönündeki düşüncüler zorunlu arabuluculuk uygulamasının kabul edilmesinde bir diğer gerekçelerdir.

6235 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 2/1-b maddesindeki tanıma göre arabuluculuk; Sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, tarafların çözüm üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde çözüm önerisi de getirebilen, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemini ifade eder.

            7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 3/1.maddesine göre de ‘‘ Kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.’’ şeklindeki düzenlemeyle İş Mahkemeleri Kanunu’nun yürürlük tarihi olan 01.01.2018 tarihinden itibaren arabuluculuk dava şartı olarak kabul edilmiştir.

            Fakat Yine aynı kanun maddesinin üçüncü fıkrasına göre de iş kazası ve meslek hastalığından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davaları ile bunlardan kaynaklanan rücu davalarında uygulanmayacaktır.

            3.1.Arabuluculuk Kapsamına Giren ve Girmeyen Uyuşmazlıklar

Bu kapsamda 01.01.2018 tarihinden sonra açılacak olan ;

3.1.1.İşe İade Davaları;

            İşe iade talebiyle dava açmak isteyen işçi fesih bildiriminin kendisine tebliğinden itibaren 1 ay içerisinde arabulucuya başvurmak zorundadır. Arabuluculuk görüşmeleri sonucunda da anlaşamamaya varılması halinde işçinin son tutanağın düzenlenmesinden itibaren 2 hafta içerisinde İş Mahkemelerinde dava açmak zorundadır.[9]

3.1.2.İşçi ve İşveren Alacak veya Tazminatlarına İlişkin Davalar;

            İşçi tarafından talep edilebilecek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, kötü niyet tazminatı, ayrımcılık tazminatı, sendikal tazminat, fazla mesai alacağı, ücret, yıllık izin alacağı, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti gibi alacaklar işçilik alacakları olup alacağın tazmini için açılacak davalarda dava açmadan önce arabulucuya başvurmak zorunludur.[10]

            Öyle ki bunun yanında işverenin işçiden talep edeceği ihbar tazminatı, avansın iadesi, cezai şart gibi alacak ve tazminatlar için de dava açmadan önce arabulucuya başvurmak zorunludur.

3.1.3.Hizmet Tespiti Davaları;

            5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 92.maddesine göre; kısa ve uzun vadeli sigorta kapsamındaki kişilerin sigortalı ve genel sağlık sigortalısı olması, genel sağlık sigortası kapsamındaki kişilerin ise genel sağlık sigortalısı olması zorunludur.

            Bu kapsamda işveren tarafından işçinin sigorta girişinin yapılmaması veya sigorta primlerinin ödenmediği hallerde işçi; İş Mahkemesinde yapmış olduğu çalışmalarının tespitini isteyebilir. İşte bu davalar zorunlu arabuluculuk kapsamında olmayıp kişi direk İş Mahkemesinde dava açabilir[11].

            3.1.4.İş Kazası ve Meslek Hastalığından Kaynaklanan Maddi ve Manevi Tazminat Davaları

             7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 3/3 maddesinde açıkça belirtildiği gibi bu tür davalarda dava açmadan önce arabulucuya başvurmak zorunlu değildir. [12]

            Ancak her ne kadar bu tarz uyuşmazlıklar dava şartı olarak arabuluculuk zorunlu olmasa da tarafların uyuşmazlığın çözümü için ihtiyari dava arabuluculuktan yararlanmalarında herhangi bir engel bulunmamaktadır.[13]

            Tüm bu açıklamalar üzerine dava şartı olarak arabuluculuğun zorunlu tutulduğu hallerde davacının dava dilekçesine tarafların anlaşamadığına dair anlaşamama tutanağının aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış örneğini eklemek zorundadır.

            Davacının bu tutanağı dava dilekçesine eklemediği takdirde ise HMK madde 115/2 de dava şartı eksikliğinin giderilmesinin mümkün olduğu hallerde davacı tarafa eksikliğin giderilmesi için kesin süre verilebileceği öngörülmüştür.

Ancak İş Mahkemeleri Kanunu Madde 3/2’e göre ise de dava açılırken arabuluculuk anlaşamama tutanağının sunulmaması halinde davacı tarafa tutanağı sunması için 1 hafta kesin süre verileceği belirtilirken aynı fıkranın son cümlesine göre de davacı tarafın arabulucuya başvurmadan dava açtığının anlaşılması halinde mahkeme tarafından herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedileceği belirtilmiştir.

Yani kanun koyucu arabulucuya başvurmadan açılan davadaki bu eksikliğin sonradan giderilebilecek bir eksiklik olmadığını kabul ederek bu halde mahkeme tarafından süre verilmeksizin davanın usulden reddedileceğini kabul etmiştir.

4-)BASİT YARGILAMA USULÜ

Hukuk yargılamasında iki çeşit yargılama usulü vardır. Bunlardan biri yazılı yargılama usulü bir diğeri de basit yargılama usulüdür.

Kanun koyucu hangi davalarda basit yargılama usulünün uygulanacağı tek tek belirtmiş iken yazılı yargılama usulü için böyle bir düzenleme yapmamıştır. O yüzden kanunda sayılan davalarda basit yargılama usulü uygulanacağı bunlar dışında kalan davalarda da yazılıyargılama usulü uygulanacaktır. Yani bir dava da basit yargılama usulünün uygulanabilmesi için kanunda açıkça belirtilmiş olması gerekir.[14]

6100 Sayılı HMK’nın 316-322.maddeleri arasında düzenlenen basit yargılama usulü yazılı yargılama usulüne göre daha hızlı ve çabuk olarak çözülmesi gereken davalar için kabul edilen yargılama usulüdür.

Bu sebeple de iş mahkemelerinin kısa sürede sonuçlanması amacıyla kanunda açıkça iş davalarında basit yargılama usulünün uygulanacağı kabul edilmiştir.

4.1.BASİT YARGILAMA USULÜNDE YARGILAMA AŞAMALARI

4.1.1.DAVA AÇILMASI

            Basit yargılama usulünde davanın sözlü yargılama usulünde olduğu gibi sözlü olarak açılması mümkün olmayıp dilekçe ile yani yazılı olarak açılacaktır.

            HMK’nın 119.maddesine göre dava dilekçesinde, mahkemenin adı, davacının ve davalını adı, soyadı ve adresleri, davacının T.C. kimlik numarası ile varsa ticaret sicil numarası veya tüzel kişi kimlik numarası, varsa tarafların yasal temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı, adresleri, davanın konusu, davacının iddiasının dayanağı olan tüm vakıaların sıra numarası altında açık özetleri, iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği, dayanılan hukuki sebepler, açık bir şekilde talep sonucu ile davacının, varsa yasal temsilcisinin veya vekilinin imzası yer almalıdır.

            Hâkim söz konusu unsurların varlığını resen inceler ve bir eksikliğin var olması durumunda, bunun giderilmesi için bir haftalık kesin süre verir, bu süre içinde eksikliğin giderilememesi durumunda davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.[15]

            4.1.2.DAVAYA CEVAP        

            Davaya cevap verilmesi de yine dilekçe ile yani yazılı olacaktır.

            Dava dilekçesinin Mahkemeye sunulmasının ardından mahkeme dava şartlarını değerlendirdikten sonra bir tensip tutanağı düzenleyerek taraflara tebliğ eder.

            Davalı taraf dava dilekçesi ile birlikte tensip tutanağının kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde cevap vermelidir. Cevap dilekçesinde bulunması gerekenler unsurlar da HMK madde 130 da tek tek sayılmıştır.

            Davalı taraf için eğer ki cevap dilekçesinin süresi içinde hazırlanmasının zor yahut imkânsız olduğu durumlarda, bu iki haftalık süre içinde mahkemeye başvuran davalı tarafa bir defaya mahsus, iki haftayı geçmemek üzere mahkeme tarafından ek süre verilebilir. Bu ek süre kararı da taraflara derhal bildirilir.[16]

            Davalı tarafın cevap dilekçesi vermesinden veya davalı tarafa cevap dilekçesi vermesi için gereken sürenin bitmesinden sonra dilekçe aşaması tamamlanmış olur.[17]

            Taraflar cevaba cevap ve ikinci cevap veremezler

            İş Mahkemelerinde yargılama usulü olarak basit yargılama usulünün seçilmesi yargının biran önce sonuçlanmasının amaçlanmasıdır.

            Bu sebeple de taraflardan davacı, sadece dava dilekçesi sunabileceği gibi davalıda cevap dilekçesi sunabilecektir. Yazılı yargılama usulünden de en büyük farkı burada olup tarafların cevaba cevap ve ikinci cevap veremeyecek olmalarıdır.

            Tarafların cevaba cevap ve ikinci cevap verememelerinin sonucu olarak ise iddia ve savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağı davacı için dava dilekçesinin verilmesiyle, davalı için ise cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacaktır. Tabi bu yasak ile tarafların sürekli yeni vakıa ileri sürerek yargının sürekli olarak uzamasının önüne geçilmesi ve basit yargılama usulü ile amaçlanan yargıda biran önce kesin sonuca varılması amaçlanmasıdır.

            Bu hususun tarafların yeni delil sunması ile karıştırılmamalıdır. Tabi ki de taraflar yeni vakıa oluşturmayan, iddia ve savunmaları genişletmeyecek şekilde yeni delil sunabileceklerdir.[18]

            4.1.3.ÖN İNCELEME AŞAMASI 

            Ön inceleme tamamlanıp gerekli kararlar alınmadan tahkikat duruşmasına geçilemez.

            İş Mahkemelerinde tarafların karşılıklı olarak dava ve cevap dilekçesinin verilmesinden sonra dava şartlarının ve ilk itirazların değerlendirildiği aşamadır.

            Burada basit yargılama usulündeki ön incelemenin yazılı yargılama usulündeki ön incelemeden farkı, yargılama usulünde önce ön inceleme duruşması yaptıktan sonra akabinde tahkikat duruşmasına geçilirken basit yargılama usulünde HMK madde 301 gereğince Mahkeme mümkün olan hallerde ön inceleme duruşması yapmaksızın dosya üzerinden karar verebilecektir.[19]

            Dava şartları HMK madde 114 de tek tek sayılmış olup yine HMK madde 115’e göre de; Mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını re’sen davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflarda dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilir.[20]

            Yapılan inceleme sonucunda mahkeme dava şartlarında noksanlık tespit ederse noksanlığın giderilmesi mümkün ise giderilmesi için taraflara süre verir. Bu süre içerisinde noksanlık giderilmez ise veya noksanlığın giderilmesi hiçbir türlü mümkün değilse Mahkeme davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.

            Mahkemenin inceleyeceği dava şartları HMK madde 114 de tek tek açık ve net bir şekilde sayılmıştır;

MADDE 114- (1) Dava şartları şunlardır:

a)Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması.

            b) Yargı yolunun caiz olması.

            c) Mahkemenin görevli olması.

            ç) Yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması.

            d) Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması.

            e) Dava takip yetkisine sahip olunması.

            f) Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması.

            g) Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması.

            ğ) Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi.

            h) Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması.

            ı) Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması.

            i) Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması.

Mahkeme hâkimi mahkemenin görev ve yetkisi bakımından ön incelemede yapmış olduğu inceleme sonucunda mahkemenin görevsizliğine veya yetkisizliğine karar verirse dosyanın yetkili veya görevli mahkemesini de belirterek dosyanın yetkili veya görevli mahkemeye gönderilmesine karar verecektir. Mahkemenin bu kararının kesinleşmesinin ardından taraflardan biri ki bu taraf genellikle davayı açan davacı taraf olmakta olup iki hafta içerisinde dosyanın yetkili veya görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekecektir. Aksi halde dava açılmamış sayılacaktır. 

            Burada özellikle belirtilmesi gereken husus şudur ki; zorunlu arabuluculuğun dava şartı olduğu hallerde bu arabuluculuk şartının yerine getirip getirilmediği ya da arabuluculuk anlaşamama tutanağının aslının sunulup sunulmadığı ön inceleme aşamasında değil dava dilekçesi verilmesiyle birlikte incelenecek olmasıdır.[21]

            Ön inceleme aşamasında dava şartları incelendikten sonra akabinde ilk itirazlar incelenecektir. İlk itirazlar davalı tarafa tanınan iki haftalık cevap dilekçesi içerisinde ileri sürülmek zorundadır. [22]Bu iki haftalık süre hak düşürücü süre olup süresinde ilk itirazda bulunulup bulunulmadığı hâkim tarafından re ’sen incelenir.

İlk itirazlar HMK madde 116 da sınırlı şeklide sayılmış olup kesin yetki kuralının bulunmadığı hallerde yetki itirazı ve uyuşmazlığın tahkim yolu ile çözümlenmesi gerektiğine ilişkin tahkim itirazı olmak üzere iki şekilde düzenlenmiştir.

Mahkeme ilk itirazları inceledikten sonra itirazları yerinde bulmaz ise itirazın reddine karar verir ve yargılamaya devam eder.

Ancak hâkim yetki itirazını yerinde bulur ise yetkisizlik kararı verir ve bunun üzerine bu kararının kesinleşmesinin ardından taraflardan biri ki bu taraf genellikle davayı açan davacı taraf olmakta olup iki hafta içerisinde dosyanın yetkili veya görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekecektir. Aksi halde dava açılmamış sayılacaktır. 

Aynı şekilde mahkeme tahkim ilk itirazını yerinde bulursa davanın usulden reddine karar verecektir.

Mahkeme tarafından ilk itirazlarda incelendikten sonra itiraz üzerine veya kendiliğinden hak düşürücü sürelerle ilgili inceleme yaptıktan sonra varsa zamanaşımı def’ini inceleyerek bu konuda karar verir.

            Akabinde mahkeme tarafları sulhe davet eder ve tarafların sulh olup olmayacaklarını tutanağa geçirilir ve ön inceleme aşaması tamamlanarak tahkikat aşamasına geçilir.

            4.1.4.TAHKİKAT

Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra tahkikat aşamasına geçilir ve taraflar tahkikat duruşmasına davet edilir. Usulüne uygun yapılmış olan davetiyeye rağmen taraflardan her ikisi de duruşmaya gelir ise tahkikata başlanır. Taraflardan sadece birisi gelir ve davayı takip edeceğini bildirirse tahkikata karşı tarafın yokluğunda başlanır ve devam eder. Eğer iki tarafta duruşmayı takip etmez ise ya da sadece taraflardan biri gelir ve davaya devam etmeyeceğini bildirirse dosya işlemden kaldırılır.[23]

Basit yargılama usulünün, yazılı yargılama usulünden en önemli farklarından birisi de burada doğar şöyle ki basit yargılama usulünde dosya sadece bir kez yenilenebilir.[24]

HMK madde 320/3’e göre;

‘‘Mahkeme, tarafların dinlenmesi, delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemlerinin yapılmasını yukarıdaki fıkrada belirtilen duruşma hariç, iki duruşmada tamamlar. Duruşmalar arasındaki süre bir aydan daha uzun olamaz. İşin niteliği gereği bilirkişi incelemesinin uzaması, istinabe yoluyla tahkikat işlemlerinin yürütülmesi gibi zorunlu hâllerde, hâkim gerekçesini belirterek bir aydan sonrası için de duruşma günü belirleyebilir ve ikiden fazla duruşma yapabilir.’’

İş Mahkemelerinde basit yargılama usulü benimsenmesi ve basit yargılama usulünde benimsenen asıl amacında yargılamanın çabuk sonuçlanması olduğundan bu sebeple söz konusu kanun maddesine göre yargılamanın iki duruşmada bitirilmesi ve her iki duruşma arasındaki süreninde 1 aydan uzun olmaması da şeklinde düzenleme olsa da uygulamada bu sürelere iş yoğunluğu gerekçe gösterilerek bu sürelere uyulmamaktadır.[25]

Tahkikat aşaması yargılamanın en uzun aşaması olup bu aşama tarafların iddia ve savunmalarını inceleme, tanık dinleme, bilirkişiden rapor alma, taraflar tarafından getirilen delilleri inceleme ve keşif yapma gibi işlemlerden oluşmaktadır.

Akabinde mahkeme tarafından tüm incelemelerin tamamlanması ve dosyanın tekemmül etmesi üzerine dosyanın tahkikat aşaması tamamlanır.

4.1.5.HÜKÜM

Basit yargılama usulünde tahkikat aşamasının sona ermesinden sonra yazılı yargılama usulünde olduğu gibi taraflara beyanda bulunmaları için haricen süre verilmez. Sadece tahkikat tamamlandıktan sonra tarafların son beyanlarını alır ve kararı taraflara tefhim eder.

Mahkeme tarafından hükmün tüm gerekçeleri açıklanmak zorundadır. Ancak zorunlu hallerde sadece kararın özetini tutanağa geçirir ve en geç 1 ay içerisinde gerekçeli kararın yazılarak taraflara tebliğ edilmesi gerekir.

5-İŞ MAHKEMELERİNDE KANUN YOLLARI

5.1.Kanun Yolu Kavramı

İlk derece mahkemesi tarafından verilen kararların yanlış ve hatalı olduğunu düşünen tarafların kararların yeniden incelenip değerlendirmesi için üst mahkemeye başvurmuş oldukları hukuki yoldur.

Hukukumuzda da kanun yolları olağan kanun yolları ve olağanüstü kanun yolları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Olağan kanun yolu henüz kesinleşmemiş olan nihai kararların kesinleşmesine engel olan kanun yoludur. Bu tanıma göre de istinaf ve temyiz hukukumuzda ki olağan kanun yollarıdır.[26]

HMK’ya göre hukukumuzda olağan kanun yolları iki kademelidir. İlk derece mahkemesi kararlarına karşı istinaf kanun yoluna, Bölge Adliye Mahkemesi kararlarına karşı da Temyiz kanun yoluna başvurulacaktır. Ancak bazı kanunda sayılan bazı hallerde Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamayacağı gibi bazı durumlarda da ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurmadan direk temyiz yoluna başvurulabilecektir.

Olağanüstü kanun yolu ise kesinleşmiş olan nihai kararlara karşı başvurulun hukuki yol olup yargılamanın yenilenmesi de bu bakımdan olağanüstü kanun yoludur.[27]

5.2.İstinaf Kanun Yolu

Hukukumuzda 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve yetkileri Hakkındaki Kanun’un 26/09/2004 tarihinde kabul edilmesi neticesinde bölge adliye mahkemelerinin kurulması kararlaştırılmış olmasına rağmen ülkemizde 2004 yılında kurulması amaçlanan Bölge Adliye Mahkemeleri 20 Temmuz 2016 yılında faaliyete başlamış ve günümüzde de halen faaliyetine devam etmektedir.

İstinaf kanun yolu, ilk derece mahkemesinin kesinleşmeyen kararlarını usul kurallarına, maddi hukuk kurallarına aykırılık ve maddi mesela hakkında yanlış değerlendirme yapılması halinde maddi ve hukuki yönden denetleyerek tekrardan yargılama yapan hukuki yoldur.

Yürürlükte bulunan İş Mahkemeleri Kanunu madde 7’ye göre;

“12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun kanun yollarına ilişkin hükümleri, iş mahkemelerince verilen kararlar hakkında da uygulanır.’’

Buna göre İş mahkemelerinde düzenleme olmayan hallerde HMK da ki istinaf kanun yolu ile ilgili genel düzenlemeleri burada da uygulanacaktır.

5.2.1.İstinaf Kanun Yoluna Başvuru Şartları

5.2.1.1.İlk derece mahkemesi tarafından verilen kararın nihai karar olması gerekir.

İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna gidilebilmesi için kararın nihai karar olması gerekir. Mahkeme tarafından yargılamayı devam ettiren kararlarına ara karar denmekte olup bu kararlara karşı istinaf oluna başvurulamayacaktır.[28] Tabi bu ara kararlara karşı daha sonrasında nihai kararla birlikte istinaf kanun yoluna başvurulabilecektir.

5.2.1.2.Mahkemenin vermiş olduğu karar belirli bir meblağı, istinaf sınırı geçmiş olmalıdır.

İlk derece mahkemesi tarafından verilen nihai kararların istinaf yoluna başvurulabilmesi için bir diğer şartta malvarlığı davalarında yani para ile ölçülebilen davalarda nihai kararların belirli bir meblağı geçmesi gerekecektir.

Tabi burada kanun koyucu küçük uyuşmazlıkların yargı önüne taşınmasını engelleyerek mahkemelerin iş yükünü azaltmayı amaçlamıştır.

Ücret alacağı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı gibi uyuşmazlıklar para ile ölçülebilen davalardan olup bu tür davalarda istinaf kanun yolu için gereken parasal sınır 2020 yılında 5.390 TL iken 01.01.2021 tarihi itibariyle bu sınır 5.880 TL olmuştur. Yani 5.880 TL’yi aşan uyuşmazlıklar için istinaf kanun yoluna gidilebilecektir.

Ancak burada şu husus unutulmamalıdır ki şahıs varlığı davalarında yani para ile ölçülemeyen davalarda herhangi bir parasal sınır olmayıp her türlü nihai kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilecektir.[29]

5.2.1.3.İstinaf Kanun Yoluna Başvuru Süresi ve Şekli

İstinafa kanun yoluna ilk derece mahkemesi tarafından alınan kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dilekçe ile başvurulur.

Kanunda düzenlenen bu süre hak düşürücü süre niteliğinde olup bu sürenin dolması halinde ilk derece mahkemesi kararı kesinleşecektir. Ancak burada şartlarının gerçekleşmesi halinde süreyi geçiren taraf eski hale getirme ve katılma yoluyla istinaf hükümlerinden yararlanabilecektir.[30]

Başvuru yapılırken istinaf dilekçesi ile birlikte tüm istinaf harç ve tebliğ giderlerinin de ödenmesi gerekecektir. Bu harç ve giderlerin ödenmediği yahut da eksik ödendiği takdirde mahkeme 1 hafta kesin süre verecektir. Bu süre içerisinde de ödenmediği takdirde başvurunun yapılmamış sayılmasına karar verilecektir.

5.2.1.4.İstinaf Sebepleri

HMK da istinaf sebepleri açıkça düzenlenmemiştir. Bu konuda sadece HMK da Bölge Adliye Mahkemesi’nin istinaf başvuru dilekçesinde belirtilen sebeplere dayanarak inceleme yapacağı düzenlenmiştir.

İstinaf sebepleri maddi hukuk kurallarına aykırılık ve usul kurallarına aykırılık olarak iki grupta incelenir. Maddi hukuk kurallarına aykırılık; yasal mevzuatın uygulanmaması veya eksik uygulanması şeklinde olabilir. Usul hukuk kurallarına aykırılık ise dava konusu yargılamanın şekline ilişkin aykırılık halidir.[31] Görevli veya yetkili olmadığı halde mahkemenin dosyaya bakması ve nihai karar vermesi ya da hâkimin davaya bakması yasak olduğu davaya bakması usul kurallarına aykırılık haline örnek gösterilebilir.

5.2.1.5.İstinaf İncelemesi

İstinaf yargılamasında inceleme ön inceleme ve esastan inceleme olarak iki şekildedir. Bölge Adliye Mahkemesine gelen dosyalar için öncelikle ön inceleme yapılacaktır. Ön inceleme; istinaf başvurusuna usule uygun bir şekilde başvurulup başvurulmadığını inceleyecektir. Bu kapsamda süresine başvuru yapılıp yapılmadığı, başvuru sebeplerinin dilekçede gösterilip gösterilmediği veya istinaf talebinde bulunulan kararın istinaf yoluna tabi olup olmadığı şeklindeki incelemeler ön inceleme aşamasında incelenecektir.[32]

Ön incelemenin sonunda herhangi bir eksiklik olmadığı tespit edilirse esastan inceleme aşamasına geçilecektir.

            Heyetçe veya görevlendirilecek üye tarafından yapılan esastan inceleme halinde HMK ilgili madde gereği ilk derece mahkemesine uygulanan yargılama usulü uygulanacaktır. İş mahkemelerinde de basit yargılama usulü uygulandığı için iş davalarında istinaf kanun yolunda da basit yargılama usulü uygulanacaktır.[33]

5.2.1.6.İstinaf Yargılaması Sonucunda Verilecek Kararlar

Bölge Adliye Mahkemesi tarafından istinaf incelemesi sonucunda 3 türlü karar verilebilir.

Birincisi inceleme sonunda ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden doğru olduğu kanısına varılırsa istinaf talebi reddedilecek yani ilk derece mahkemesi kararı onanacaktır.

Böyle bir karar eğer ki temyiz edilebilecek kararlardan ise başvurucu temyiz yoluna başvurabilecektir. Eğer ki değilse karar kesinleşmiş olacaktır.

İkincisi ise incelemede ilk derece mahkemesinin yargılamasında bir eksiklik olmadığı ancak olaya ilişkin kanunun olaya uygulanması esnasında hata tespit edildiği ancak bu hatanın yeniden yargılama gerektirmemesinden dolayı sadece yeniden esas hakkında karar verilecek ve karar düzeltme yoluna gidilecektir.[34]

Üçüncü halde ise Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda başvuranın istinaf sebeplerinin haklı bulunması yani ilk derece mahkemesi kararını hukuka aykırı bulması halidir. Böyle bir durumda eğer ki ilk derece mahkemesi davanın reddine şeklinde karar vermiş ise Bölge Adliye Mahkemesi bu kararı kaldıracak ve davanın kısmen veya tamamen kabule şeklinde karar verecektir. [35]Ya da ilk derece mahkemesi davanın kabulüne karar vermiş ise Bölge Adliye Mahkemesi kararı kaldırarak davanın reddine şeklinde karar verebilecektir.

5.3.Temyiz Kanun Yolu

İş yargısında temyiz olağan kanun yolunda da istinaf kanun yolunda olduğu gibi HMK’nın temyize ilişkin hükümleri uygulanacaktır.

5.3.1.Temyiz kanun yoluna başvurulabilecek ve başvurulamayan kararlar

HMK madde 361’e göre Bölge Adliye Mahkemesi tarafından temyizi mümkün nihai kararlar ile hakem kararlarının iptaline ilişkin kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilecektir.

Konusu para ile ölçülebilen mal varlığı davalarında temyiz sınırı 01.01.2020 tarihinden itibaren verilen kararlar için 72.070 TL iken bu sınır 01.01.2021 tarihi itibariyle 78.360 TL olmuştur. Yani sadece bu sınırı aşan uyuşmazlıklar için temyiz yoluna başvurulabilecek bu sınırın altında kalan için ise karar temyiz yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiş olacaktır.

Temyiz yoluna gidilemeyecek dava ve işler ise İş Mahkemeleri Kanununun 8.maddesinde belirtilmiştir. Bunlar;

 a) 4857 sayılı Kanunun 20 nci maddesi uyarınca açılan fesih bildirimine itiraz davalarında verilen kararlar.

b) İşveren tarafından toplu iş sözleşmesi veya işyeri düzenlemeleri uyarınca işçiye verilen disiplin cezalarının iptali için açılan davalarda verilen kararlar.

 c) 18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun;

 1) 24 üncü maddesinin birinci ve beşinci fıkraları,

2) 34 üncü maddesinin dördüncü fıkrası,

3) 53 üncü maddesinin birinci fıkrası,

4) 71 inci maddesinin birinci fıkrası, kapsamında açılan davalarda verilen kararlar.

ç) 25/6/2001 tarihli ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun;

1) 10 uncu maddesinin sekizinci fıkrası,

2) 14 üncü maddesinin dördüncü fıkrası, kapsamında açılan davalarda istinaf kanun yolunda verilen kararlar kesin olup bunlara temyiz yoluna başvurulamayacaktır.

5.3.2.Temyiz Başvuru Süresi ve Şekli

Temyiz kanun yoluna dilekçe ile başvurulacak olup dilekçede bulunması gerekenler HMK madde 364 de tek tek sayılmıştır.

Bu dilekçeyle birlikte Bölge Adliye Mahkemesi kararının taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde başvurulması gerekecektir.

5.3.3.Temyiz Yargılaması Sonucunda Verilecek Kararlar

Yargıtay ilgili hukuk dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; verilen kararı maddi ve usul kurallarına uygun bulursa onama kararı verir. Bazen de Yargıtay bozmayı gerektirmeyecek bazı hukuka aykırılıklar tespit ederse kararı düzelterek de onaylayabilir.[36]

Eğer ki Yargıtay yaptığı inceleme sonucunda hükmü hukuk kurallarına aykırı bulursa bozma kararı verecektir. Bozma kararı Bölge Adliye Mahkemesinin esastan ret kararına yönelik ise Yargıtay kararı kaldırarak dosyayı kararı veren ilk derece mahkemesine veya uygun başka bir ilk derece mahkemesine gönderecektir. Ancak bozma kararı Bölge Adliye Mahkemesi tarafından düzeltilerek verilen veya yeniden esasa ilişkin verilen karara yönelik ise Yargıtay dosyayı kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine veya uygun görülen başka bir Bölge Adliye Mahkemesine gönderilecektir.[37]

Yargıtay’ın bozma kararına karşı ilk derece mahkemesi bozma kararına uyulması şeklinde karar verirse bu karara karşı da temyiz yoluna başvurulabilir. Eğer ki ilk derece mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararında direnir ise bu direnme kararı da temyiz edilebilir. Bu durumda ilgili daire direnme kararını uygun bulursa kararını düzeltir, yerinde bulmaz ise dosya Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilir ve Hukuk Genel Kurulu’nun kararına uymak zorunludur.[38]

5.4.Yargılamanın Yenilenmesi

Yargılamanın yenilenmesi yolu, kesin olarak verilmiş kararlara karşı başvurulan olağanüstü kanun yoludur.

Yürürlükte bulunan İş Mahkemeleri kanununda yargılamanın yenilenmesi ile ilgili herhangi bir hüküm bulunmamaktadır ancak İMK madde 7/3 gereği genel olarak kanun yolları ile ilgili HMK’ ya yapılan atıf kapsamında İş Mahkemeleri kararlarına karşı da yargılamanın yenilenmesi kanun yoluna başvurulabilecektir.[39]

Bu kapsamda HMK madde 375’de sayılan nedenlerden birinin varlığı halinde davanın tarafları kararı veren mahkemeye karşı yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulabilecektir.[40]

KAYNAKÇA

H. Argun BOZKURT. “İş Yargılaması Usul Hukuku”,6.Baskı,2018,Seçkin Yayıncılık

Ayşe KILINÇ. “İş Mahkemeleri ve İş Mahkemelerinde Yargılamanın Özellikleri”, TBB Dergisi, Sayı 86,2009

A.    Enes ALAT. “İş Mahkemelerinde Yargılama Usulü”, Erciyes Üniversitesi, Yüksek

Lisans Tezi, Kayseri,2018

Süha TANRIVER. “Medeni Usul Hukuku” 2.Baskı, Yetkin Yayınları

Özgür OĞUZ & Özge DOĞAN. “Türk İş Mahkemelerinde Yargılama Usulü”, TBB Dergisi,2016

Didem Damra TEMEL & Yıldırım BAYRAK. “İşçilik Alacakları-İş Güvencesi ve İş Yargılama Usulü”, 1.Baskı,2020,Seçkin Yayıncılık

Mustafa ÇİÇEK. “İş Hukukunda Zorunlu Arabuluculuk”, 2.Baskı,2019,Seçkin Yayıncılık

            Burcu Melekoğlu KESER. “İş Hukukunda Zorunlu Arabuluculuk”, 1.Baskı, 2018, Adalet Yayınevi

            Emre AKYILDIZ. “İş Yargılamasında Arabuluculuk Sistemi”, İstanbul Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2019

            Orhan RÜZGAR & Yunus TAŞ. “İş Mahkemelerinin Görevi ve Yargılama Usulü”, 2018,Dora Yayınevi

            Erşen Gökçe DEMİRAL. “İş Kazaları” , 1.Baskı, 2017, Seçkin Yayıncılık

            Sami NARTER. “İş Güvencesi, İşe İade Davaları ve Tazminatlar”3.Baskı,2018,Adalet Yayınevi

Nesibe Kurt KONCA & Ceren DAMAR, “İş Yargısında İstinaf Kanun Yolu”, TBB Dergisi,2016

                Sultan Akseki BOZOK, “İş Mahkemesi Kararlarına Karşı İstinaf Kanun Yolu”, Afyon  Kocatepe Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi,2018

           

           

Cansu KORKMAZ, “İş Yargılamasında Kanun Yolları” ,Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi,2015

            Murat ATALI & İbrahim ERMENEK, “Medeni Usul Hukuku” 2020,2.Baskı, Seçkin Yayıncılık

            H. Argun BOZKURT, “İş Mahkemeleri ve Yargılama Yöntemi” , Ankara Barosu Dergisi, Yıl:68,Sayı:2010/2

                Oya TURGUT, “İş Mahkemelerinde Yargılama Usulü”, Çankaya Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi,2019

            Orhan EROĞLU, “Medeni Usul Hukukunda Ön İnceleme”, 2020,2.Baskı, Seçkin Yayıncılık

            Derya Ece KATAYIFÇI, “Medeni Usul Hukukunda İstinaf”, 2020, 1.Baskı,  Seçkin Yayıncılık

 

 

           



[1] (Bozkurt, 2018, s. 28)

[2] (Bkz.Anayasa Mahkemesi T.13.04.1971 , 1970/63 E.,1971/38 no'lu kararı)

[3] Ayşe Kılınç, “İş Mahkemeleri ve İş Mahkemelerinde Yargılamanın Özellikleri”, TBB Dergisi,2009,s.384-386

[4] A.Enes ALAT, “İş Mahkemelerinde Yargılama Usulü”, Erciyes Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi,2018

[5] H.Argun BOZKURT, “İş Mahkemeleri ve Yargılama Yöntemi” , Ankara Barosu Dergisi, Yıl:68,Sayı:2010/2 s.198-199

[6] (TANRIVER, s. 1110)

[7] Özgür OĞUZ & Özge DOĞAN, “Türk İş Mahkemelerinde Yargılama Usulü” , TBB Dergisi,2016,s. 300-301

[8] (ÇİÇEK, 2019, s. 83-85)

[9] (Keser, 2018, s. 33-34)

[10] Didem Damra TEMEL & Yıldırım BAYRAK, “İşçilik Alacakları-İş Güvencesi ve İş Yargılama Usulü”, 2020,s.31-33

 

[11] Ahmet Cemal Ruhi, Tuğçem Şahin, Yasin Çelik, “İş Hukukunda Zorunlu Arabuluculuk Rehberi”,2018, s.36

[12] Ahmet Cemal Ruhi, Tuğçem Şahin, Yasin Çelik, “İş Hukukunda Zorunlu Arabuluculuk Rehberi”,2018, s.27

[13] Emre AKYILDIZ, “İş Yargılamasında Arabuluculuk”, İstanbul Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi,2019,s.52-53

[14] (Demiral, 2017, s. 237)

[15] Oya TURGUT, “İş Mahkemelerinde Yargılama Usulü”, Çankaya Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi,2019

[16] Orhan RÜZGAR & Yunus TAŞ “İş Mahkemelerinin Görevi ve Yargılama Usulü”, 2018,s.88-89

[17] Didem Damra TEMEL & Yıldırım BAYRAK, “İşçilik Alacakları-İş Güvencesi ve İş Yargılama Usulü”, 2020,s.48

[18] Özgür OĞUZ & Özge DOĞAN, “Türk İş Mahkemelerinde Yargılama Usulü” , TBB Dergisi,2016,s. 300-301

 

[19] Sami NARTER, “İş Güvencesi,İşe İade Davaları ve Tazminatlar”2018,3.Baskı,279-280

[20] Murat ATALI & İbrahim ERMENEK, “Medeni Usul Hukuku” 2020,2.Baskı,s.215-216

[21] A.Enes ALAT, “İş Mahkemelerinde Yargılama Usulü”, Erciyes Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi,2018

 

[22] (Bozkurt, 2018, s. 53)

[23] Oya TURGUT, “İş Mahkemelerinde Yargılama Usulü”, Çankaya Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi,2019

[24] Orhan EROĞLU, “Medeni Usul Hukukunda Ön İnceleme”, 2020,2.Baskı,Seçkin Yayıncılık,s.228

[25] Orhan RÜZGAR & Yunus TAŞ , “İş Mahkemelerinin Görevi ve Yargılama Usulü”, 2018,s.114

[26] Cansu KORKMAZ, “İş Yargılamasında Kanun Yolları” ,Yıldırım Beyazıt Üniversitesi,Yüksek Lisans Tezi,2015

[27] Derya Ece KATAYIFÇI, “Medeni Usul Hukukunda İstinaf”,2020,1.Baskı,Seçkin Yayıncılık,s.24

[28] Orhan RÜZGAR & Yunus TAŞ “İş Mahkemelerinin Görevi ve Yargılama Usulü”, 2018,s.217-218

[29] Nesibe Kurt KONCA & Ceren DAMAR, “İş Yargısında İstinaf Kanun Yolu”, TBB Dergisi,2016 s.201

[30] Oya TURGUT, “İş Mahkemelerinde Yargılama Usulü”, Çankaya Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi,2019

[31] (Bozkurt, 2018, s. 755-756)

[32] Orhan RÜZGAR & Yunus TAŞ “İş Mahkemelerinin Görevi ve Yargılama Usulü”, 2018,s.220

[33] Murat ATALI & İbrahim ERMENEK, “Medeni Usul Hukuku” 2020,2.Baskı,s.333

[34] Nesibe Kurt KONCA & Ceren DAMAR, “İş Yargısında İstinaf Kanun Yolu”, TBB Dergisi,2016 s.224

[35] Sultan Akseki BOZOK, “İş Mahkemesi Kararlarına Karşı İstinaf Kanun Yolu”,Afyon  Kocatepe Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi,2018,s.109

[36] Cansu KORKMAZ, “İş Yargılamasında Kanun Yolları” ,Yıldırım Beyazıt Üniversitesi,Yüksek Lisans Tezi,2015

[37] (Bozkurt, 2018, s. 735)

[38] (Bozkurt, 2018, s. 735-736)

[39] Orhan RÜZGAR & Yunus TAŞ “İş Mahkemelerinin Görevi ve Yargılama Usulü”, 2018,s.230

 

 

 

[40](1) Aşağıdaki sebeplere dayanılarak yargılamanın iadesi talep edilebilir:

a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.

b) Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması.

c) Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması.

ç) Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması.

d) Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması.

e) İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması.

f) Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması.

g) Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması.

ğ) Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması.

h) Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması.

ı) Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması.

i) Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması veya karar aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi.